Kanayan yaramız Kerkük!
Kerkük ve soydaşlarımız Türkmenleri unuttuğumuz, bir yılı daha geride ne yazık ki bırakılıyor.
Gerçekten de, Irak’ın Kuzeyi’nde yıllarca bir trajedi yaşanıyor.
Gelmiş geçmiş hükümetlerin, iktidarların kahredici ve utanç verici vurdumduymazlıkları yıllarca sürerken, çeşitli vesilelerle, Kerkük trajedisini dile getirmekten başka bir şey elden gelmiyor.
Ne var ki; son birkaç yıl içinde, bizzat soydaşlarımızın cesaretli haykırışlarını sütunlarımıza almak gibi bir yükümlülük de bize düşüyor.
Bu arada; değerli soydaşlarımızdan, Fevzi Türker’in kaleme aldığı “Ne Zaman Uyanacağız?” başlıklı “derin” yazısından bazı paragrafları art arta sıralamak gerekiyor:
“Biz Türkmenler, bugün farkında olmadan her yönümüzle tarihimizin en tehlikeli ve korkunç dönemini yaşamaktayız.
Bu tehlikeli gidişatı olduğu yerde durduramazsak en fazla otuz yıl sonra öz yurdumuzda buharlaşır tarih olabiliriz.
Yanı başımızda, yeni bir devlet ilan edilmek üzeredir.
İlan edilmek üzere olan bu devleti yönetenlerin ana hedeflerinin, Türkmenleri, öz yurtlarından ve Irak’ın siyasi sahnesinden silmek ve işgal ettikleri Türkmen bölgelerini, yani Türkmenlerin öz yurtlarını, ele geçirmek için var güçleriyle çalışmakta ve başarılı olmak üzeredirler.
Türkmenlerin, öz yurtlarında asimilasyon ve yok olma tehlikesinden kurtulmalarının tek yolu, işgal edilmiş topraklarının kurtarılması ve coğrafi bir bölgeye sahip olabilmeleri uğruna, sağlam temellere dayalı siyasi, iktisadi, içtimai ve hatta silahlı bir mücadeleden geçer, bu mücadelenin zamanı da çoktan gelmiştir, çünkü toprağı olmayan toplulukların, ayakta kalma ve yaşama şansı yoktur.
Unutmamalıyız ki, biz hâlihazırda öz yurdumuzda toprağı olmayan, benliğiyle ve diliyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Büyük Atatürk’ten sonra işbaşına gelen Türk hükümetleri, Türkmenlere siyasi olarak yardımlarını esirgemeseydi, bugün Türkmenlerin durumu bu kadar kötü olmayacaktı.
Ama unutmamalıyız, biz Türkmenler de yanlış ve çıkmaz yolda olduğumuzu kabul etmeliyiz. Türkiye’nin dış politikasında Türkmenlere zaten yer yok.
Türkiye dış politikasını, bir yandan Türkiye’yi, fiili olarak parçalamak isteyenlere kucağını açarak devletleştiriyor, diğer yandan ise Irak Başbakanı hem Türkiye’ye karşı tehditler savuruyor hem de Türk Bakanının uçağına giriş izni vermiyor.
Acı gerçekler Türkmenleri, derin uykularından hemen uyandırmalı ve kurtuluşlarını gerçekleştirebilecek bir yol haritası hazırlamalarına yönlendirmelidir.
Güçlü bir özgürlük hareketine sahip olunursa, başta Türkiye olmak üzere diğer ülkelerin de her türlü desteğine mazhar olurlar.”
Soydaşlarımızın silkinmesini ve Türkiye’nin tarihi, milli ve sosyal görevini yerini getirmesini bir kez daha dile getirmekten başka bir şey yapamamanın üzüntüsü, benliğimizi adeta sarmalıyor.