Kanal İstanbul iletişimi!
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, internette "Kanal İstanbul" sayfası açmış.
İstanbul Kanal için bu kadar hassasiyet gösteriliyorsa bir sıkıntı var, demektir.
Halkı iknada güçlük çekiliyor. İnsanlar, Boğaz'ın yanı başında bir kanal açılarak, balıkçı kayıklarına güzergâh çizilmesine pek aklı yatmadığı görüldüğü için, dört bir koldan, ikna turları düzenlenmesine ihtiyaç duyuluyor.
Fahrettin Altun Bey, muhterem bakan! Yedi düvelin üzerimize geldiği şu zamanda, dışarıyla kurmak istediğiniz "iletişim" ve aydınlatma faaliyetinizden bu köşede övgüyle bahsettim. Peşin hükümlü olmadığımı hususiyetle belirteyim. Şunu soramadan edemiyorum: Kanal İstanbul için taraftar toplamak İletişim Başkanlığı'nın işi mi?
"Kanal İstanbul" siyasî bir karar mı, devletin bir kararı mı? Gerçi "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi"de dedikleri garabette, parti ile cumhurbaşkanlığı iç içe girmiş, devletin imkânları bir bakıma partinin imkânları sayılmış, yetki alanları sıfırlanmış olsa da, biz parlamenter sistem anlayışından kurtulamamışlar(!) bu iç içeliği çok yadırgıyor ve bir türlü kavrayamıyoruz! Kavramadığımız için aciz miyiz, yoksa bize kavratamadıkları, daha ötesi bizi ikna edemedikleri için istedikleri çizgide değiliz?
Konudan konuya atlamış gibi olacağım ama değil...
Garip Dede Türbesi'ni bilir misiniz? İstanbul'da Avcılar'a giderken, Küçükçekmece Gölü'nün hemen kıyısında... Tarihî köprünün biraz ilerisinde. Kanal açılırsa, Garip Dede'nin türbesi de, tarihî köprü de kaldırılacak.
Garip Dede Türbesi'nin önemi ne? Garip Dede Kültür ve Cemevi Derneği'nin sitesinde gerekli bilgi var. Özetleyeyim:
"İslam dininin yayıldığı coğrafyalarda; zamanla iki yol (mezhep) belirginleşti bunlardan biri Sünnilik idi diğeri Alevilik. Aleviliğin Anadolu'da aldığı biçim ve öz başka ülkelerden oldukça farklılaştı. Bu kimliği yaşatan ve geleceğe aktaran yasal kurumlar ise Alevi kimlikleri tekkeler ve dergâhlar oldu.
Osmanlı Devleti'nin ilgili arşiv belgeleri gösteriyor ki, Garip Dede,1826 tarihinde; İstanbul'daki evliyalardan birisi olarak biliniyordu ve ziyaret merkezi idi. Burada bir tekye/tekke, daha doğrusu bir dergâh meydana getirilmişti. Bu dergâh Osmanlı imparatorluğunun başkentindeki sayılı Alevi kurumlarındandı. Bu yüzdendir ki 1826 yılında Yeniçeri Ordusu'nun kaldırılmasından hemen sonra yıkılan dergâhlar arasında yer aldı...
Bugün Küçükçekmece-Avcılar arasındaki yan yolun hemen başlangıcında bulunan Garip Dede türbesi; yakın zamanlara kadar ağaç arasında, bakımsız bir mezarda başka bir şey değildi. Tek başına duran bu mezar, insanda gerçekten de gariplik duygusu uyandırıyordu. Ama Alevi toplumunun sözlü kültüründe yaşayan kuvvetli tarih bilgisi burasının bir Alevi-Bektaşi mekânı olduğunu gösteriyordu. Çevresindeki Aleviler de bu mezarın Garip Dede'ye ait olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden İstanbul Alevileri; Garip Dede'yi yeniden uyandırmak için harekete geçtiler ve bir yığın yasal engelle de boğuşarak bunları sabırla aşarak hedefe ulaştılar."
Kanalla birlikte Alevîlerin ulaştıkları hedef yerle bir olacak.
Garip Dede Türbesi'yle ben de Alevîleri yakından tanıdım, tanış oldum, lokmalarını yedim, cemlerini takip ettim, dostluk kurdum.
Rahmetli Mehmet Gül'le de gitmiştik. "Başkanım, başkanım..." diye yere göğe koyamamışlardı.
İletişimciler, Kanal'ın faydalarını sıralamışlar. Bakacağız.