“Kamu” da PKK alarmı; Dikkat rehin alınabilirsiniz!
Terör saldırıları ve ayaklanma provalarına dair “sosyal durum” üzerine yazdık 2 gündür... Oysa, ülkenin stratejik merkezlerinde taş taş üstünde bırakmayan bir dizi hamlenin hiçbir siyasi sonuç öngörmeden yapılmış olması düşünülebilir mi?
Sadece, “erken/tekrar seçim olursa kimi-nasıl etkiler” değil; “kanı mürekkep yapanlar Türkiye Cumhuriyeti için nasıl bir gelecek tasarlıyor olabilirler” sorusu da masada.
Söylenti değil bir bilgi aktarayım size:
Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet Başsavcılıkları/Cumhuriyet Savcılarına bir duyuru yaptı. 22 Temmuz 2015 tarihli; yeni yani.
Henüz mürekkebi kurumayan “uyarı duyurusu” hayati; “bölücü terör örgütünün kamu görevlilerini kaçırmayı planladığını” haber veriyor çünkü!
Bakanlığa ulaşan istihbarata göre “bölücü örgüt, kaçırma eylemlerinde kaçırdıkları şahısları serbest bırakmak için Uluslar arası İnsani Yardım Örgütünün aracı olması talebinde bulunacak”. Dahası pazarlığın vazgeçilmez unsuru “cezaevinde yatmakta olan hükümlü ve tutuklular” olacak. Kaçırılan kamu görevlileri bunların “salıverilmesi karşılığında serbest bırakılacak.”
Bu nedenle “artan terör olaylarını da dikkate alarak gereken hassasiyeti göstermelerini” istiyor devlet, memurlarından. Halk diline tercümesi:
- Koruyun kendinizi!
* * *
Üst üste yapılan, ısrar edilen siyasi yanlışlarla PKK’yı yeniden eylem yapabilir, kafa tutabilir, meydan okuyabilir, tehdit edebilir hale getir, devletin savcısı, hakimi, polisi askeri, kaymakamı, valisi, ama daha da önemlisi ana-babalarının kıt kanaat okutup “vatana-millete hayırlı evlat, büyük adam oldu” diye övündüğü yavruları açık ve savunmasız hedefe dönüşsün, sonra da “bakın şimdi başınızın çaresine” de sıyrıl;
Oh ne âlâ!
Sonra...
Gel de sorma:
Pazarlığa konu hükümlüler arasında Öcalan da var mı mesela? Varsa “analar ağlamasın” deyip bırakacak mısınız?
“Kamu görevlilerinin canı” ve “İmralı’daki caninin bahtı” yla sınırlı değil, satır aralarında çok önemli bir başka tehlikeye de işaret ediyor “duyuru” aslında;
- Uluslar arası İnsani Yardım Örgütü’nün arabuluculuğu!
İHH mı?
Kızılhaç/Kızılay olacak değil ya...
Kimin arabuluculuğunu dayatıyor PKK devlete?
Kandildeki katiller, “açılım/çözüm” zırvasının başından bu yana “BM’nin gözlemci olmasını” talep ettiğine göre çok zor değil tahmin etmek herhalde!
Hatırlasanıza, “PKK ile BM’nin militan yaşı konusunda protokol imzaladığı” bile iddia edildi kaç kere...
Peki, PKK yahut hamileri için BM’nin müdahil olması neden bu kadar önemli?
Bir kere şunu bir kavrayalım “BM’nin müdahil olması” nın manası “ABD’nin müdahil olması”... O andan sonra “ABD’nin ali menfaatlerine ters” kuş bile uçamaz, yaprak dahi kıpırdayamaz ülkemizde!
BM, “uluslar arasındaki” krizleri çözmek üzere kurulmuş bir örgüt... BM el koydu diye PKK otomatikman devletleşmiş olmaz tabi ama devletleşme sürecinde kritik bir eşik aşılmış olur bu sayede.
Nasıl mı?
Her şeyden önce, BM’nin temel hareket noktası, “halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygı!”
Çaktınız mı?
“İki ülke” nin mevzu bahis olmadığı durumlarda başka “taraflar” arasına giriyor BM Uluslar arası İnsani Yardım Koordinasyonu. Misal:
“Devlet” ile o devlette “ırk, din, milliyet, siyasi fikir veya azınlık grubu üyeliği sonucu zulme uğrayan” lar!
Hooop PKK, “devlet” in karşısında resmi taraf/muhatap oluverdi işte bir anda! Ha “Oslo’da zaten olmamış mıydı?”. Evet ama BM ile bu hal uluslar arası meşruiyet kazanır; “caydım, oynamıyorum” diyemezsiniz, “egemenliğiniz” sona erer kendi bekanıza dair kararlar üzerinde...
“Güvenlik Konseyi kararları hükümetlere tavsiye niteliğinde” deyip umursamayabilirsiniz de pekala yazdıklarımı.
Evet kararlar tavsiye niteliğinde... De... Ne olduğunu bilmeden cömertçe telaffuz edilen “BM müdahalesi” var bir de!
“Taraflar” sorunlarını “barışçıl yollardan” çözemediğinde, “anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmesi halinde”, “ateşkes” talebiyle başlayıp “ambargo” ve dahi “askeri hareket”a varabilir bu müdahalenin şekli!
Sonuç mu?
Ya Yugoslavya gibi parça-pinçik olana kadar bölünme... Ya da sınırların değişimi... İki durumda da yeni bir harita oluşuyor genelde!
Merak ediyorum, -Allah korusun- o gün gelirse “dünya 5’ten büyüktür” diye kendini siper eden olacak mı memlekete!