Kambur balinaların kur şarkıları nal-ı şerif ve bebek ağlaması...
Erkek kambur balinalar çığrışıyorlar bir aşk alarmı gibi, hepsi ayrı beste ve makamlardan... Kur yapma şarkıları söylüyorlar göz koyduklarına... Kurları ağır gövdeleriyle tur yaparaktan...
Nasıl mı olur bu? İşte böyle:
Beste yapma alışkanlığı bulunan erkek kambur balinaların şarkılarının, insanların müzik geleneklerine çarpıcı benzerlikleri tespit edilmiştir.
Avustralyalı bilim insanları, 2004 ve 2007 yılları arasında kambur balinalar üzerinde yaptıkları çalışmalarda, özellikle erkek kambur balinaların dişilerini cinsel olarak etkilemek için kullandıkları sesleri inceleyerek, balinaların iletişim sistemini çözmeye başladılar. Avustralya'nın doğu kıyılarında kambur balinaların göçleri sırasında, 61 farklı gruptan 660 ses kaydedildi. 10 farklı sosyal seslendirme ayırt etmeyi umarken 34 ayrı tipte balina sesi kaydedildi. Bu veriler Amerika Akustik Derneği Dergisi'nde yayınlandı. Erkek kambur balinaların çıkardığı alarmı andıran çığlıklar, bir dişiye kur yapma anlamına geliyor. Yüksek frekanslı çığlıklar, göç esnasında dişilere eşlik etmek için ortaya çıkan rekabet sonucu gerçekleşen anlaşmazlıklar olarak tanımlandı. En sık duyulan vop sesinin ise anne balinanın çocuğunu çağırma sesi olduğu tahmin ediliyor. Araştırma sonucuna göre, balina şarkısı bir dil olarak tanımlanamasa da, insan iletişimiyle açık benzerlikleri bulunmakta.
Yaa böyle işte... Böyle de her balina, bu kur şarkıları ve kimi zaman yapılan kuyruk kavgalarına karşın eremiyor muradına. Yenilenler oluyor ve yenik erkek kambur balinalar, daha dertli ve yaralı olarak daha güzel besteler yapmak üzere çekiliyorlar bu kur yarışından...
Balina şarkılarından bebeklerin en büyük şarkısı olan ağlama sesine geçelim... Bebek ağlamasının gizleri de çözülmüş... Bir haberden kısa bir alıntı yapayım: "Pediatri Uzmanı Şükran Yıldırım, bebeklerin sıkıntı ve ihtiyaçlarına göre değişik şekillerde ağladıklarını söyleyerek, 'Araştırmalar, ağlamanın da bir beden dili olduğunu gösteriyor' dedi. Yıldırım, bebeklerin ağlama türlerini ve ne anlatmak istediklerini şöyle sıraladı:
Acı çektiğinde; keskin bir feryat, nefes almadan devam eden kısa periyod bir çığlık, içe doğru çekilerek ağlama. Acıktığında; düşen ve yükselen ses tonuyla kısa ağlama. Yorulduğunda; uykusu geldiği zaman yumuşak, şarkı söyler gibi ritmik bir şekilde ağlar. Sıkıldığında; yankı yapan bir ses tonu çıkarır, bu durumda ağlamasını kucağa alınıncaya kadar kesmez. Rahatsız olduğunda; huysuz ve aksi bir ses tonu... Yıldırım, 'Bebekler sandığımızdan daha duyarlıdır, aile içi gerginlikleri hissederler. Mutsuz bir annenin bebeği de huzursuzdur' dedi."
İşte böyle... Biz Cübbeli Ahmet'in güya her derde deva, "Nal-ı şerif"i (ya da Nal-ı Nebi) ve Nihat Hatipoğlu'nun aynı anlamdaki "Kadem-i şerif'i" ile uğraşır, bunlardan yarar ve medet umar, şifa bulma, korunma ve peygamberi rüyada görme uğruna bunlara korkunç paralar dökerken, gerçek kurtarıcı olan bilim, neler keşfediyor neler...
Ve ve... Adeta bir "Yarı Tanrı" konumuna sokup, ayak izine yazılan bazı metinlerden medet umulan o Peygamber, Yaşar Nuri Öztürk'ün bulduğu (bunların dillerine almadıkları) bir hadiste şöyle demekte: "Bilen ve öğrenenler müstesna, gerisi kaba bir sürü."