Kalem Tutmak...
“Kalemi ancak özgür insanlar tutar” İklil Kurban
Doğru diyor bu değerli tarihçimiz, özgür olmazsanız, özgürce düşünmezseniz, o kalem ufuklar ve yollar açamaz, topluma yol gösteremez, korkunuz ona da sirayet eder...
“Kalem kılıçtan üstündür” sözü de bundan dolayı denmiştir.
Atsız Beğ için “Atlıyı atından indiren kalem” tespitini Mahmut Kemal İnal, bunun için yapmıştır.
Yani “Kalem Tutmak” bir kutlu ve de önemli iştir.... Kalem Suresi’nde Yüce Tanrı, Peygamberine seslenirken kalem üzerine ant içmektedir: “Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun ki sen Rabbinin nimeti ile delirmiş birisi değilsin!”
Kalemi sağlam tutacaksın, sana yüklediği sorumluluğu bilerek tutacaksın. O kalemi kutsal bileceksin, Cengiz Özakıncı’nın “dolma kalem” lerinden olmayacaksın, “kurşun kalem” olacaksın... Sedat Simavi’nin genç gazetecilere verdiği o öğüt, her kulağa küpe olmalı bu anlamda: “Kalemini kır ama sakın satma!”
O ki söz gazeteci ve kalem ilişkisine geldi bu mesleğe emek verenlerden birkaç özdeyiş ekleyelim:
“Gazeteci olay yaratmaz. Olaylara karışmaz, olayları yansıtır. Görüşlerini silah ateşleyerek değil, kalemini kullanarak yansıtır.” Necmi Tanyolaç
“Bu meslek yalanı, iftirayı, şantajı asla kabul etmez, buna tevessül eden olursa derhal tasfiye eder. Bu kişiler halk nazarında itibarsız kişiler olarak damgalanırlar. Sakın ola kaleminden zehir damlamasın.” Ahmet Remzi Yüreğir “Namlunun ağzına verip mürekkebi, doğrultmak kalemi cehaletin ve onun içerisinden üreyen yanlışların üzerine... Gazeteci olmak, yazmak ve okyanus olmak halkıyla... Ve tüm bunları yapabilmek için de insan olmayı becerebilmek.” Çetin Agaşe
Evet gerekirse kaleminden kan damlayacak ama insan kalacaksın, insanlıktan ayrılmayacaksın. Adnan Binyazar da bunu vurguluyor işte: “İnsanın insanlığı kalemin ucundaki bir damla mürekkeptir.”
Eli kalem tutana saygı duymak, onun canıyla oynamamak ve sevmeseniz bile yazdıklarını, onun özgürlüğünü kendi özgürlüğünüz kadar vazgeçilmez bilmek. Yazar Faruk Kurtbaş da işte buna çekiyor dikkatleri: “Aydınlarını öldürenler karanlıkta kalırlar, hangi düşünceden olursa olsun eli kalem tutana saygı gösterilmeli. Fikrin kalemini kırmak, cehaletin sopasına davetiye çıkarmaktır.”
Benim siyaset arkadaşım, liderim ve dostum Osman Pamukoğlu’nun ilk kitaplarından birine bu köşede yazdığım yazıda “Kalemini de silahı kadar iyi kullanıyor” demiştim. İşte o yazar Osman Pamukoğlu’nun da diyecekleri var kalem bağlamında, onlara da bakalım:
“Dille beyin arasındaki mesafe iki santim, beyinle kalem arasındaki mesafe kilometredir.”
“Bir memlekette silgi kalemden önce tükeniyorsa bu ülke çalışmaya çalışıyordur.”
S.Fobes’in dediği de oldukça çarpıcı: “Kağıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.”
Cemal Süreya’nın kalem benzetmesini buraya yazmasam olmaz, hoş, tam şairce:
“Senin ilkokul yıllarında durmadan yere düşürdüğün kurşun kalem gibiyim! Dışı sapa sağlam, içi paramparça...”
Ve ilk şiir kitabımız “Ateşkes Çağrısı”nda bulunan, “Kalem” adlı dörtlüğümüzle veda edelim kaleme:
“Kılıcı görünce ezildi kalem
Şair’in elinde çözüldü kalem
Alın yazısında icat olmuştu
İdamda kırıldı, üzüldü kalem.”