"Kafes"e girmeden...
Kafes'te "Ne komedidir bizim trajedimiz" diyordu Lütfü Şehsuvaroğlu...
O romandan hareketle çekilen filme biçilmek istenen akıbet de aynı şimdi...
12 Eylül referandumunda ülkücülerden, Mustafa Pehlivanoğlu'nun "son mektubu"yla oy dilenenlerin, köprüyü geçtikten sonra kurdukları hükümranlıkta, Mustafa'ların hikayesini izleyecek salon bulamıyoruz iyi mi!
Mesela İstanbul'da, 5-6 "merkez"e taşınmak zorunda izleyici... Çünkü kendi semtindeki salon filme -şimdilik!- mesafeli.
Vicdan! O filmin "kahramanları" ülkücüler olmasaydı, "faşist" imajına hapsedilen gençlerin "eller silah değil kalem tutmalı" itirazını dillendirmiyor olsaydı, 12 Eylül'ün ülkücüler için de "darbe" olduğunu, onların da insanlığın, hukukun, insafın, adaletin, "devlet"in bittiği yerdeki işkencelerde bıraktıklarını bir parçalarını, onların da yaralı olduklarını hâlâ fısıldamıyor olsaydı topluma, o "mesafe"yi koymak mümkün olabilir miydi!
Filmi izlemeden diyeceğim bir şey var:
Ne ikiyüzlüsünüz arkadaş!
İki konser iptal edilse, yeri göğü inletirsiniz...
Gelmişinize, geçmişinize atılmadık iftira bırakmayan kara propaganda araçları -sıkıysa gösterime girmesin- üstünüzü başınızı parçalarsınız...
Gezi belgeseline ambargo koyacak olsun hele bir festival; derhal sansüre karşı omuz omuza!
"Ahmet Kaya'dan özür kuyruğu"na girersiniz dizi, dizi; neden barındırmadık ülkende seni!
Periyodik lanet ayinleri düzenlersiniz Nazım'ı süren "kafa"ya; şiirden düşman olur mu vatana(!)
Sonra?
Günlerdir, bir tek "Kafes'e ambargoyu delme" çağrısı işitmedim bu "sanata darbeye hayır"cıgillerden nedense!
Ne şekilde, hangi alanda olursa olsun kendi soluk borunuzda hissettiğinizde boğma telini;
İmdat!
Başkası takılınca aynı bariyerlere;
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!
Sizin fikrinizi, sizin duygunuzu not düşüyorsa tarihe, tarihi sizin iyi-kötü terazinizin ölçüsüyle belgeliyorsa gelecek nesillere "sanat evrenseldir" ama "öteki mahallenin çocukları", "bizim çocuklar" mesela "biz de yaşadık, biz de öldük, biz de sevdik, bizi de sevdiler" demeye kalkışırsa şiirle, şarkıyla, romanla, filmle... İşte o zaman en yerelinden bile "sanat"a dahil edilmez hiçbiri; "marjinal" olur etiketleri!
Dediğim gibi Kafes'i izlemedim; hakikaten "ayazdaki hürriyet"e hasret gidenlerin gecikmiş hak teslimi mi yoksa bunu havuç olarak kullanıp kitleleri "kafesleme" projesi mi izleyince göreceğim... Ama her ne olursa olsun mutlaka izleyeceğim.
Kişisel şerhlerim olsa bile bu film gişe yapmalı ki; gelebilsin gerisi... Daha iyisi, daha bizdeni, daha sizdeni...