Karabıyık, Mecliste partisinin kadın milletvekilleriyle düzenlediği basın toplantısında, dünyanın ve Türkiye'nin, kadına şiddeti önlemeye ilişkin geldiği noktanın "içler acısı boyutta" olduğunu savundu.
Türkiye'nin de ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nin, bu bağlamda oldukça önemli bir belge olduğunu belirten Karabıyık, İstanbul Sözleşmesi'nde kadına şiddetin, "kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık" olarak tanımlandığını söyledi.
Türkiye'de son 10 yılda kadına şiddet, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzün yüzde 1400 oranında arttığını ileri süren Karabıyık, yalnızca 2019'da 407 kadının, erkekler tarafından öldürüldüğünü, binlerce çocuğun istismar edildiğini vurguladı.
Her geçen gün sayısı artan kadın cinayeti ve kadına şiddet davalarında karşılaşılan durumların da kadına şiddete ilişkin mücadelenin araçları hakkında ipucu verdiğine işaret eden Karabıyık, "En çok başvurulan ceza indirimi gerekçeleri olarak 'haksız tahrik' ve 'mahkemede iyi hal' gibi bahaneler karşımıza çıkmaktadır." dedi.
"KADIN CİNAYETLERİNE ADETA DAVETİYE ÇIKARIYOR"
Kadın sivil toplum örgütlerinin yaptığı araştırmaya göre, kadın cinayetlerinde, faillerin yüzde 45'inin tahrik ve iyi hal indirimlerinden faydalandığını anlatan Karabıyık, "Yargıdaki bu eğilim nedeniyle her yıl yüzlerce kadın sözde aile haysiyeti, namus, şeref gibi kavramların arkasına saklanılarak ve örf, adet, gelenek gerekçe gösterilerek eski eşleri veya nişanlıları tarafından katledilmekte, failler de hafifletilmiş cezalarla kurtulmaktadır. Bu durum kadına şiddete ve kadın cinayetlerine adeta davetiye çıkarmaktadır." diye konuştu.
Karabıyık, uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuattaki tüm düzenlemelere karşın, Türkiye'de kadın cinayetlerinin önünün alınamadığını, kadınların hemen her gün erkekler tarafından katledildiğini öne sürdü.
Güneş Karaçuban ve Fatma Şengül davalarında da indirim uygulandığını hatırlatan Karabıyık, İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı şekilde, sözde gerekçelerle indirim kararı verilmesiyle kadınların katline adeta çanak tutulduğunu iddia etti.
Yalnızca yasaların varlığıyla adaletin tecelli edip etmediğinin önemli bir soru olduğunu belirten Karabıyık, "Uygulamaya bakıldığında bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değildir. Suç işlemenin cezai karşılığının caydırıcılıktan uzak olduğu düşüncesi, muhtemel mağdurları endişelendirdiği gibi muhtemel failleri ise cesaretlendirmektedir. Bu bağlamda Türk Ceza Kanunu'nda değişiklikler yapılarak, kadın cinayetlerinde ve cinsel istismar suçlarında 'tahrik', 'iyi hal' gibi indirimlerin uygulanmaması konusunda kadınların haklı taleplerini tekrar vurguluyoruz." ifadelerini kullandı.