Kader seçiminin handikapları...

Muharrem İnce'nin seçime üç gün kalmışken cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi hem muhalefet, hem iktidar kanadındaki hesapları biraz olsun sarsarken, 14 Mayıs'a giden yolda asıl sıkıntı, seçmenin kafasını karıştıran handikapların tepkisel rotası!!!

İdeolojilerdeki sapmalar, eskiden birbirine düşman unsurların aynı ittifaklar içerisinde mevziye girmesi, partilerin kuruluş amaçlarına ihanet eden isimlerin listelerin tepelerine yazılması siyasetin tek handikapı değil...

Siyasal kamplaşmanın tarihte görülmemiş biçimde, toplumsal kamplaşmayı da körüklediği bir dönemde, iki cephedeki başka handikaplar da siyasetin gidişatında puslu bir hava yaratıyor...

Çünkü hem ideolojik açıdan, hem aday listeleri bakımından, hem vaatler, hem de adeta cumhuriyetin ve devletin birliği ve bütünlüğüne yönelik saldırılar açısından hiç de temiz bir siyaset yok ortalıkta...

Kim derdi ki; devletin bürokrasisinden yüzbinlerce FETÖ müridinin tasfiye edildiği bir süreçte, adı herhangi bir şekilde FETÖ ile iltisaklı zatlar muhalefetin ve iktidarın listelerinde olabilsin!!!

Handikap demişken, tek sıkıntı devlet cemaatle çatışırken, bir yandan FETÖ ile iltisaklı isimlerin listelerde olması değil...

Bir başka vahamet var ki; geçmişte nasıl AKP'yi Habur rezaleti, hendek terörü ikileminde yaralamışsa, şimdi de muhalefetin ayağına bağlanmaya çalışılan PKK boyutu...

İşte bu handikapı en çok da PKK/ HDP çizgisinin pervasızlığı körüklüyor ki, bu kaygı toplumun büyük kesiminde soru işaretlerini de arttırıyor...

TÜRKİYE'Yİ KAYGILANDIRAN PERVASIZLIKLAR...

Evet; geçmişte de Demirtaş'ın, "Öcalan'ın heykelini dikeceğiz, HDP Öcalan'ın projesidir, PKK'lıların cenazelerine gitmeyen vekilleri disipline veririm" şeklindeki çıkışları, gericiliğe, bölücülüğe direnen kitleleri ürkütmüştü ama, son dönemdeki pervasızlık iyice kaygı boyutlarına ulaştı...

Bu kaygının özellikle muhalefet için ciddi bir handikapa dönüşmesi AKP ve medyasının Kandil/ İmralı bağlantıları üzerinden yoğunlaştırdığı propagandadan da anlaşılıyor...

Bu ülkede cumhuriyetin geleceği için kaygılanan yurttaşlar AKP'nin 21 yıldaki icraatlarından nasıl endişe etmişse, hiç kuşkusuz 14 Mayıs seçiminin ana propagandasının HDP/ PKK ilişkileri üzerinden yoğunlaştırılması da handikapların en derininden engeller üretecek!!!

Bunun dayanağı da çok basit; FETÖ'nun darmadağın olduğu, PKK'nın eylem yapamaz hale geldiği bir dönemde, adına "Kürt siyaseti" denilen yapının muhalefetin çevresinde bir handikap gibi gösterilmesi yurttaşların kafasındaki soruların sarsıcı bir sebebi...

İşte bu sıkıntıyı derinleştiren tek çıkış HDP/PKK çevresinin "siyasi suçlulara genel af, Öcalan çıkacak, İmralı'nın kapıları kırılacak" şeklindeki açıklamaları değil...

Asıl mesele "yetmez ama evet"çi HDP adayı Cengiz Çandar gibilerin, "Diyarbakır Kürdistan'ın merkezidir" şeklindeki pervasızlığının başka HDP adayları tarafından bölücülüğe kadar ulaştırılması...

İşte çok sayıda Yeşil Sol adayının "Kürtlerin kendini yönetme hakkı var, özerklik getireceğiz, demokratik cumhuriyeti kuracağız" çıkışının iktidara ve medyasına büyük malzeme vermesi, muhalefeti riske sokan handikapları daha da büyüttü...

İşte Erdoğan ve medyası son dönemde en çok da PKK/HDP desteği üzerinden Kılıçdaroğlu'nu hedef alıyor, milyonların kafası karışıyor ve

her açıdan yaratılan olumsuz algılar, "AKP gitsin mi, muhalefet gelsin mi" şeklindeki soruları yaşamsal bir çizgide sorgulatmaya devam ediyor...

ÜLKEYE SAHİP ÇIKIN...

Peki ya iktidarın handikaplarına ne demeli?..

Siyasetin, FETÖ ve Truva atlarının çamur iğrençliğiyle yara aldığı bir dönemde, sadece muhalefetin değil, iktidarı düşündüren çıkmazlar da seçimi diken üstünde tutuyor...

Ancak HDP/PKK desteği üzerinden taarruza uğrayan muhalefetin AKP'yi HÜDA PAR üzerinden sarsmaya çalışması iktidarın tek çıkmazı değil...

Geçmişte cumhuriyet kurumlarının erozyona uğratılması, laiklik ve Aydınlanma Devrimi kazanımlarının darbelenmesini pek önemsemeyen Anadolu seçmeninin, hayat pahalılığı, yoksulluk ve piyasa vurgunculuğuna tepkileri Erdoğan iktidarının önemli bir sıkıntısı...

İktidarı zora sokan handikaplar, "AKP giderse ekonomi düzelir mi, döviz düşer mi, hayat pahalılığı sona erer mi" şeklinde sorular üzerinden de seçim kuşkuları yaratırken, milyonlar kaygılı bir ikilemde son üç günü bekliyor...

1.7 milyon insanın katıldığı öne sürülen AKP'nin İstanbul mitinginin Anadolu'da nasıl bir hava yarattığı sorusu siyaset uzmanlarının da kafasını karıştırırken, 14 Mayıs seçiminin gidişatını yarın ve öbür gün muhalefet ve iktidar kanadındaki son ataklar daha belirgin hale getirecek...

Sadece son kozlar, son sözler ve son gerekçeler değil, belki toplumu şoke edebilecek son enstrümanlar da devreye sokulacak ki, işte çıkmazların yönü de o zaman çok değişecek!..

Sözün özüne gelince... Sadece tarihin en yaşamsalı olması açısından değil, iktidar- muhalefet kanadındaki handikapların da keskinleştiği bir seçimde, milyonlarca seçmen aşağıdaki gerekçelere de bakarak sandığa gidecek;

FETÖ unsurları neden bu kadar baskın olmaya çalışıyor, HDP/ PKK çizgisi nasıl oluyor da "100 yıllık cumhuriyeti dönüştüreceğiz" şeklinde peşinen zafer çığlıkları atabiliyor ve ittifaklar içerisinde "Anayasa'yı Türklük kavramı ve Türk Bayrağı'nın tanımını değiştireceklerini" söyleyenler kimden cesaret alıyor?..

Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetin kazanımlarına yürekten bağlı, Gazi'nin "muasır medeniyet" hedefinin bilincinde bir yurttaş olarak uyarımı yinelemekten başka bir şey diyemiyorum;

Hangi cephede olursa olsun, bölücülüğe, gericiliğe, Anayasa ve Türkiye üzerindeki sinsi planlara izin vermeyin... Cumhuriyet hepimizin...

Yazarın Diğer Yazıları