Dünya nüfusunun yarım milyarı diyabet hastası olarak tedavi görüyor. Çocukluk çağında ortaya çıkan 'Tip 1' diyabet ile genellikle yaşlılık şekeri olarak tanımlanan 'Tip 2' diyabet şeklinde sınıflandırılan diyabet hastalığı artık 5 tipte farklı anılacak. İşte detaylar…
Prof. Dr. Okan Yıldız, “Diyabet hastalarını sadece Tip 1-ve Tip 2 diyabet olarak değil, 5 farklı diyabet tipi ile tanımlayacak ve tedaviler de buna göre yeniden şekillenecek.”diye konuştu. Yıldız, her hastaya standart tedavi yerine diyabette de kişiye özel tedavileri gündeme getiren bu yeni gelişme hakkında açıklamalarda bulundu.
"TANIMLAMADA YETERLİ GELMİYORDU"
Yıldız, yeni tipleri ve tedavisiyle ilgili en son gelişmeleri açıkladı ve şunları söyledi:
"Burada kafa karıştırıcı konulardan bir tanesi, diyabet sınıflandırılmasında Tip 1 ya da Tip 2 kullanımının artık yeterli gelmediği. Çünkü biz biliyoruz ki aynı sınıf içinde, örneğin Tip 2 diyabet hastaları içinde bazı hastalar birbirinden farklı klinik özellikler gösterebiliyor. Bu nedenle diyabet sınıflandırmasında artık, 5 tiplendirmenin kullanılması gündemde. "
YENİ SINIFLANDIRMA…
Prof. Yıldız, "Genellikle çocuklukta ya da erken yaşlarda başlayan bu tipin ana mekanizması bu. Ama bunun dışında 4 farklı tipten de bahsediyoruz artık. Bunlardan biri, ciddi insülin yetersizliğiyle gelişen diyabet. Burada esas problem, insülinin yeterince yapılamaması. Ama mekanizması, bağışıklık sistemi ile ilgili değil. 3'üncü tipte de insülin direnci söz konusu. Neden böyle yeni 5 farklı sınıf kullanmak gerekiyor? Çünkü bunların klinik gelişimleri birbirinden farklı" diye konuştu ve sözlerine şunları ekledi:
"Her bir tipin kendine özgü risklerinin daha erken dönemde kontrol altına alınması ve diyabetin bu alt tiplerine göre kullanacağımız tedavi yöntemlerinin de farklılık göstermesi mümkün olacak. İnsülin direncinin ciddi olduğu hastalarda, kontrol altına almak daha önemli hale gelecek.
Örneğin Tip 2 diyabet teşhisi alan birçok hastanın benzer ilaçları kullandığını, aslında bu ilaçların hepsinin her hastada aynı etkiyi göstermediğini biliyoruz. Aslında bu yeni tiplendirmelerin birbirlerinden klinik farklılıkları daha iyi anlaşılmaya başlandığında, elimizdeki bu tedavi seçeneklerini de kişiye özel olarak, daha doğru ve etkin bir şekilde konumlandırabileceğiz. Yeni verirler toplandıkça, özellikle de yeni tiplendirmelerin kullanımı da arttıkça, diyabete bağlı körlük ya da böbrek hasarı gibi, hastalarda hangi komplikasyonun etkisi daha hızlı ya da daha fazla gelişecek, bunu öngörmek de mümkün olabilecek"