Kaç ölüden aşağısı kurtarmaz?
İyi bilirsiniz bol sıfırlı hesapları... O halde soralım: Kaç cesetten aşağısı veya yukarısı kurtarmaz müzakere için? Nasıl olsun ölüler? Kaçı hamile, kaçı bebek, kaçı öğretmen, kaçı mazlum, kaçı asker, kaçı polis olursa müzakere etmezsiniz?
‘Müzakere edilebilir katil’ tanımız nedir sizin? Eli sıkılabilir katilin katlettiği masum sayısının üst limiti ne olmalı meselâ? Öldürme şekli de önemli galiba... Varil bombalarıyla, kimyasallarla değil de, çivili bombalarla, ağır silahlarla, çarşı yakmalarla, bayrak direğine asmalarla öldürmek hangi kapsama giriyor?
***
Kerry “Esad’la konuşmak zorunda kalabiliriz” dedi ya, hükûmetinizin Başbakanı “Ha Hitler’in, ha Miloseviç’in, ha Saddam’ın, ha Esad’ın eli sıkılmış” diye cevap verdi... Dışişleri Bakanınız ise “Esad’la müzakere edecek ne var? 200 binden fazla insan öldürmüş ve kimyasal silah kullanmış bir rejimle neyi müzakere edeceksiniz?” sorularını sordu...
200 bin olunca müzakere edilemiyor... Peki 40 bin mâkûl rakam mıydı? Neydi katilleri birbirinden ayıran, birini diğerinden üstün kılıp ’müzakere edilebilir’statüsüne yükselten? Hitler’e, Saddam’a, Miloseviç’e, Karadziç’e benzemek suç da, tarihteki en büyük katillerinden Stalin’e benzemek suç değil mi?
Bugün Hitler dediğinizle dün ’kardeş kardeş’ Ege kıyılarında tatil yapan kimdi? Maalesef elimizde fazla Esad kalmadı, ’masa arkadaşı’ olarak Stalin bozuntusuyla idare etmek zorundasınız değil mi ihtiyaca binaen!..
Esad rejimi hunharca, insanlık suçu işleyerek, mazlum sivillerin, küçücük bebeklerin üzerine ateş yağdırıyor... Ya PKK nasıl katletmişti? Meselâ Başbağlar’da, Mavi Çarşı’da, Gaziantep’te, Güngören’de, Pınarcık’ta, Yavi’de, Hamzalı’da, Çevrimli’de ve binlerce olay yerinde acı çekmesinler diye öldürmeden önce kurbanları narkozla mı uyutmuştu?
Nedir bu PKK’nın Esad rejiminden üstünlüğü? Ankara’da, Oslo’da, İmralı’da sıkılan eller Esad’ın elinden niye daha temiz ve daha farklı? O eller değil mi parmak aralarından hâlâ kan sızan?
***
Madem katillerle müzakere edecektiniz, Bingöl’de bayramlık alışverişinde canlı bombayı fark edip, üzerine atlayarak çocuklarını kurtaran ve kendi can veren ananın kabahati neydi? Gercüş’te evine roket mermisi isabet eden ve yanan, yanmış cesetleri birbirinden ayrılmadığı için aynı mezara birlikte gömülen ana ve çocuklarının günahı neydi?
“Esad’la oturup el sıkarsanız, o sıktığınız el tarih boyunca insanlık vicdanının hafızasından silinmeyecektir” diyor hükümetinizin ’küçük enişte’si... Doğru olmasına doğrudur da bu sözü dünyada en son söyleyebilecek olanlar bir başka katille oturup yol haritası çıkaranlar değil midir?
Şimdi siz istiyorsunuz diye katilleri ikiye ayıracağız öyle mi; ayrıcalıklı olanlar ve olmayanlar!.. İmralı’da sıktığınız ele aldırmadan, bir başka katille ilgili höykürmenize alkış tutacağız!.. Devletin televizyonunun ve ajansının dilinden bebek katili teröristleri terörist olmaktan çıkaracaksınız, yeni düzeni onların tehdit potansiyeline göre belirleyeceksiniz, sonra da Şam’ın diktatörüne yüklenerek vicdanlarınızı rahatlattığınızı zannedeceksiniz!..
***
Evet, siz seversiniz ve herkesten iyi bilirsiniz bol sıfırlı hesapları... 40 bin kişinin katiliyle müzakere edilip, 200 bin kişinin katiliyle müzakere edilemeyeceğine göre, o Stalinist örgüt ve şefinin ’müzakere kapsamı’na girememesi için daha kaç kişiyi katletmesi gerekiyordu? Kaç cesetten aşağısı veya yukarısı kurtarmazdı?
Çok şükür ki, siyaset ederken olması gereken utanma duygusu ve şerefin üst limitini öğrendik!.. Bir de bunu öğrenirsek iyice aydınlanmış olacağız!..