iZMiR SUiKASTi (18 Ağustos 2010)

iZMiR SUiKASTi (18 Ağustos 2010)

iZMiR SUiKASTi

Geniş bir nefes aldım. Artık müsterihtim.Ertesi günü yine aşağı yukarı aynı saatte aynı yerden geçiyordum.baktım Ziya Hurşit’le Karadenizli kıyafetli arkadaşları, yine oradalar. Bu sefer görmemezlikten gelmedim. Yanlarına yaklaştım: -Merhaba Ziya Hurşit Bey! Hoş geldin, nasılsın? diye hatırını sordum. -Hoş bulduk... demekle iktifa etti. -Hayrola? dedim niye geldin?
-insaf et Refik Bey! Ankara’ya gelmemizi de mi çok görüyorsun? deyince son derece samimi bir tavır takınıp gülümseyerek:
-Sen hâlâ akıllanmamışsın... Yahu, birinci devrede, o ölüm dirim mücadelesi esnasında bunca zaman arkadaşlık ettik. Dünyada vefa kalmadı mı? Hükümette, Mecliste bir işin varsa buraya kadar zahmete ne hacet, bir haber göndersen kafiydi. Elimizden geleni, arkadaşlarımızdan esirgemeyeceğimizi bilmez misin? Gel haydi, seni Meclise götüreyim... dedim.-Yook, ne yapacağım... Rahatsız etmeyeyim... dedi ve ayrıldık. Fakat ben dediğim gibi artık müsterihtim. Hükümet, zabıta işe el koydu. Gayrı endişeye mahal kalmadı.Sonradan öğrendiğimize göre,meğer bu adamlar tamamen koyduğum teşhis gibi Ankara’ya suikast için gelmişler. Ziya Hurşit’in ağabeyi Ordu Mebusu Faik Bey’le, Erzincan Mebusu Sabit ve izmit Mebusu şükrü’nün oturdukları yerde toplanıyorlar, orada oyun oynuyorlarmış. Bu arada Ziya Hurşit de ağabeyinden habersiz suikast işini hazırlıyormuş...
Ziya Hurşit’i ilk gördüğüm o Karacaoğlan çarşısına giden köşe de nirengi noktası imiş. Orada dolaşmalarının sebebi varmış.
O günlerde Gazi, Bursa Mebusu Muhittin Baha’nın o civarda -şimdi yine ona ait sinema bınasının bulunduğu yerde- açtığı fiule Klübüne de uğrardı. Arkadaşlarıyla buluşur sohbet ederdi. Ziya Hurşit de O’nun buraya gelip gittiğini tespit ettiğinden
buralarda takibe koyulmuş. Bu fiule Klübünün karşısında -şimdi iş Bankası’ nın bulunduğu yerde- o zaman taş yığını bir harabe, adeta tabii bir siper halinde idi. Suikast için en münasip yer olarak burayı seçmişler. Ziya Hurşit burayı münasip gördükten sonra Klübe gidiyor. izmit Mebusu şükrü’yü dışarı çağırıyor. Bu hareketi Erzincan Mebusu Sabit Bey’i şüphelendiriyor. ikinci defa çağırışı üzerine şüpheleri artan Sabit Bey, hemen dışarı çıkıyor: -şükrü diyor, bir melanetiniz var. Ne oluyor? Nedir bu fiskoslar? şükrü de: -Bu da nasıl hitap? Ne melaneti? Ne demek istiyorsun? Deyince, Sabit Bey kendini tutamıyor:
-Olmaya ki Gazi’ye bir suikast düşünülmüş olsun... Çoluk çocuğumuz mahvolur, ocağımız söner felaket olur... Sakın ha, dikkat edin! şükrü hemen elini arkasına götürerek,tehditkar bir tavırla: -Bunu bana nasıl söylüyorsun? Benden böyle bir melanet umar mısın? mukabelesinde bulununca Sabit Bey de mutmain görünerek işi uzatmıyor, içeri giriyor. Fakat şüphesi zail olmadığı için,
Ziya Hurşit’in ağabeyi Faik Bey’e: -Bu çapkın, muhakkak bir melanet düşünüyor. Şimdi git, nerede ise bul, getir ve yarın hemen buradan def et gitsin... diyor.Meğer o gece Gazi geldiği takdirde, Ziya Hurşit’in suikast yapma kararı varmış.Faik Bey gidiyor. Zaten nerelerde bulunabileceklerini bildiğinden ziya Hurşit’i alıp getiriyor ve bütün gece uyumuyorlar. Yanlarından ayırmıyorlar. Ertesi günü de trene bindirip def ediyorlar. Ziya Hurşit’in bu arada Eskişehir Mebusu Arif Bey’in evine de giderek civarını tetkik ettikten sonra orayı da suikast için münasip gördüğü bilahare anlaşılmıştı. Fakat Ankara’dan bu şekilde uzaklaştırıldaktan sonra Ziya Hurşit de, şükrü de melanetlerinden vaz geçmiyorlar ve izmir suikasti teşebbüsünü hazırlıyorlar.
(DEVAM EDECEK)