İzliyoruz
Açılım adıyla başlatılan hareketle ocakların söndürüldüğü, malımızı canımızı koruyamadığımız, ülkenin yangın yerine döndürüldüğü günleri yaşıyoruz.
Kandil’den törenlerle getirilip, zılgıtlarla karşılayarak il il, ilçe ilçe takdimlerini yaptığımız, ayağına yargıçları göndererek masumiyetliklerini tescillediğimiz teröristlerin öncülüğünde başlatılan eylemlerle yarın ne olacak korkularını yaşıyoruz.
Mülkiyete tecavüz edilerek, işyerlerinin ve içinde insanlarla birlikte araçların yakıldığı, insan sağlığının kurtarılmasında vazgeçilmez olan ambulansların tahrip edildiği, kalem tutması gereken çocuklara taş-sopa tutturulduğunu izliyoruz.
Hayvanların kırmızıya olan alerjisinden dolayı saldırdığı gibi ay yıldızlı bayrağımıza saldırarak yuhalandığını, kendileri gibi düşünmeyenleri ajan ilan ederek öğretmenevinin sizi diri diri yakacağız diye tahrip edildiğini görüyoruz.
Kırmızı plakalarla terörist taziyelerine gidildiği, aynı kişilerin eylemlerin ön safında yer aldığı, biz istediğimizi yaparız diyerek meydan okuyuşlarını, kendilerine karşı yapılan eylemleri insan haklarına saldırı olarak yorumladıklarını duyuyoruz.
“Ya alırız, ya dağa çıkarız” diyerek güç gösterisi yapanlar karşısında görevi olayları önlemek olan iktidarın, muhalefeti suçlayarak zeytinyağı gibi su yüzüne çıkışlarına anlam vermekte zorlanıyoruz.
Biz bu filmi geçmiş yıllarda izlemiştik. Ama bu sefer ki, yeni versiyonlu oluşu ve devlet projesi olduğu söylenerek yaptırılmasını manidar buluyoruz.
Gerekçe olarak birileri bölücü başının on yedi santimetrekarelik damının küçülmesini bahane ederek, yüz binlerin bir yatakta üç kişi yatarak cezasını tamamladığını unutuyoruz.
Ülkeyi idare edenler ise, milyonlarca para harcayarak yaptırdıkları İmralı köşkünü anlatmaya çalışarak, yanına verdikleri arkadaşlarından bahsederek utanılacak bir tartışmanın tarafı oluyor.
Geçmişini unutanların gelecekte başarılı olması düşünülemez. Dün on binlerin yanında onlarca öğretmeni şehit edip, bir o kadarını kaçırdığı, yüzlerce okulu yaktığını unutmuyoruz.
Çocukları sokağa sürenleri, dağa yollayanları, onları cahil bırakarak işe yaramaz hale getirenlerin kimler olduğunu da biliyoruz.
Buraya gelmelerinin nedeni ve çözümü sınırda terörist karşılayarak, yapılanlara göz yummak mı? Yoksa eğitimde ne olduğu belirsiz bir sistemle, değerlerinden kopuk yetişmeleri mi? Doğrusu düşünüyoruz.
Dağa çocuk yollayan öğretmen ve idarecilerinden, öğretmenler odasında Türkçe’nin konuşturulmamasını yapanlar ve o bölgelerdeki açık tutulan medreseler mi? Sorguluyoruz.
Devlet kademesine Kürtçüler yerleştirilirken, Türk ifadesini Anayasadan çıkaralım diyenler, Sen Türk’üm dersen bir başkası da bilmem ne der diyenler, andımızı kaldırmaya kalkanlar değil midir? Öğrenmek istiyoruz.
Çocukları terörden koruyalım, yerine onları teşvik etme adına bağışlanmaları için kampanyalar başlatanlar ile yasalar hazırlayanlar değil midir? İşte onları da izliyoruz.
Öğretmenler şehit edilirken susan, Şırnak’ta öğretmenevi basılırken görmezden gelen, çocukları okulda tutması gerekirken dağa eyleme salanlara, sesi çıkmayan Memur Sendikaları Genel Başkanı yasalar uygulanmaya başlayınca feryat ederek suç işlememiş midir? Bilmek hakkımızdır diyoruz.
Bunları teşvik eden, yapılanı halen savunan yazar-çizer medya gurubu suçsuz mu? Niçin seyrediyoruz?
Bu davranış yarın daha çok kan akmasına neden olacaktır. Ayrıca etrafını aydınlatma görevi olan öğretmenlerin hedefe alındığını görüyor ve uyarıyoruz. Bayrak direklerinde öğretmen cenazeleri görmek istemiyoruz.
Akıtılan kanda, akıtanlarla onların teşvikçileri mutlak boğulacaktır. Dün çarığı ve kazma-küreği ile ülkesini koruyanlar bugün de koruyacaktır diyoruz.
Her şeye rağmen halkımıza sağduyu çağrısı yaparken köyde, mezrada ve kasabadaki öğretmenlerin güvenliği derhal sağlanmalı, yarınlarda şehit öğretmen cenazesi kaldırmak istemiyoruz.
Tüm şehitlerimize rahmet dilerken, başta şehit ailelerine olmak üzere büyük Türk milletine baş sağlığı diliyorum.