İyilerin çoğunlukta olduğu senaryolardan ancak “iyi aile filmleri”ne yetecek kadar malzeme çıkar, Adile Naşit - Münir Özkul’lu Ertem Eğilmez filmlerinde olduğu gibi... Ama dizileri sürükleyen biraz da kötülerdir. Onlar seyircinin kendisini daha kolay iyinin yerine koymasını sağlar, savunma psikolojisini geliştirir. Aslında iyiler ve kötülerin kendi içlerinde yer değiştirmesi de, “sabun köpüğü” tabir edilen ve bitmek bilmeyen yapımlar için çok kullanılan bir yöntemdir. Bir dönem taptığımız birinden birkaç bölüm sonra nefret edebiliriz, ya da tam tersi, elimize geçse öldüreceğimiz bir karaktere bir süre sonra acımaya başlarız. Bu da diziye olan seyirci ilgisini ayakta tutar. Bizdeki dizilerin çoğu bu dengeyi tutturmayı başarıyor.