İyiler daima kazanır

İyiler daima kazanır

Prof. Dr. Kemal Duruhan yazdı: İyiler daima kazanır

Tarih, iyilikle kötülüğün satranç tahtasında sürdürdüğü kadim bir mücadeledir. Bu tahtada şahlar devrilir, vezirler sürülür, piyonlar can verir; ama iyilik, ne olursa olsun yeniden vücut bulur, yeniden dirilir ve sonunda galip gelir. Beş parmağın beşi bir olmuyor elbet; ama bazı parmaklar, tarihin altın harflerle yazdığı iyilik ordusunun sancaktarlarıdır.

Habil ve Kabil ile başladı bu çatışma. Habil, kardeşi Kabil tarafından haksızca öldürüldü, evet. Ama insanlığın vicdanında o hiç ölmedi. Habil’in temsil ettiği saf iyilik, adalet ve teslimiyet, zamanın ruhunda hep yaşamaya devam etti.

Sokrat, Atina mahkemelerinde, düşüncelerinden ötürü baldıran zehri içmeye mahkûm edildi. Lakin fikirleri, çağlar ötesine ses verdi. Öğrencisi Platon’un satırlarında ölümsüzleşti; ahlak, erdem ve düşünce özgürlüğü onunla hayat buldu.

İsa, Kudüs’te çarmıha gerildi. Ancak çarmıhta bir beden ölmüş olsa da, onun sevgiyi, bağışlamayı ve alçakgönüllülüğü öğütleyen sözleri milyarlarca kalpte yankılandı. Yenilgi gibi görünen o an, insanlık tarihinde iyiliğin en büyük zaferlerinden biri oldu.

Newton, evreni anlama tutkusuyla karanlık çağın sislerini dağıttı. Yerçekimini keşfederek yalnızca bilim değil, düşünce devrimini de başlattı. Francis Bacon, “Bilgi güçtür” diyerek bilimin insana yol göstermesi gerektiğini ilan etti. John Dewey, eğitimi sadece bilgi aktarmak değil, insanı hayata hazırlamak olarak gördü. “Demokrasi, eğitimin içinden doğar” diyerek ilerlemeci bir neslin öncüsü oldu. Kant, “Ahlak yasası içimde, yıldızlı gök üzerimde” diyerek insanın içsel iyilik pusulasına işaret etti.

Ve nihayet… Mustafa Kemal Atatürk geldi. Osmanlı’nın çöküşüyle sarsılan Anadolu toprağında, milletin varoluşu tehlikedeyken ortaya çıktı. Savaş meydanlarında komutan, kurultayda devlet adamı, halk içinde öğretmen oldu. Her yönüyle bir “aydınlanma projesi”ydi Atatürk. Namık Kemal’in hayalini kurduğu vatan ve hürriyet idealini gerçeğe dönüştürdü. Namık Kemal, “Vatan yahut Silistre” ile halkın yüreğine cesaret serpti; Atatürk, bu cesareti örgütleyip cephede zafere taşıdı.

Yahya Kemal Beyatlı, kelimeleriyle millet bilincini canlandırdı. Şiirlerinde tarihî zaferleri hatırlattı, milli duyguyu diri tuttu. Milletvekili olarak da Meclis’te düşünceyi temsil etti. “Mohaç’ta yalnız bir saat içinde Türk ordusunun ettiği fethe bak!” derken sadece bir zaferi değil, o zaferin ardındaki iradeyi anlatıyordu. Ve bu irade, Atatürk’ün kişiliğinde vücut bulmuştu.

Öte yanda, her çağın karanlığı da olur. Ali Kemal, kalemiyle ihanet etti. İşgalci güçlerin yanında yer aldı. Atatürk’e suikast planlayanların safında bulundu. Lakin tarih, iyiliğe savaş açanları asla bağışlamadı. O da unutulmanın ve lanetlenmenin karanlık boşluğuna savruldu.

Ve bugün... Tarih bir başka Kemale daha tanıklık ediyor. O da iyilik cephesinin sancağını taşıyor. Platon'un, Aristo’nun, Vinci’nin, Bacon’un izinde, insanlık için projeler geliştiriyor.

Covid-19 maskesi projesi, sadece salgına karşı değil, ihmale karşı bir kalkandır.
Felçli bakım seti, umutsuzluk içinde yatan bir bedene umutla yaklaşmaktır.
Yenilenebilir enerji çözümleri, doğayla barış yapmanın ve yarınlara sorumluluk bırakmanın adıdır.
Stonehenge keşfi, geçmişin sırlarını bugünün anlayışıyla çözerek tarihe yeni bir pencere açma cesaretidir.

İyilik, tek bir anda kazanılmaz. Ama her an, iyiliği seçenlerle ilerler. Dün Habil’di, Sokrat’tı, İsa’ydı… Dünde Mustafa Kemal’di. Bugün de bir başka Kemal, iyilik mücadelesini sürdürüyor. Çünkü insanlık, aydınlığa doğru yürümeyi Habil’den miras aldı. Ve o miras, daima ışık doğurur.

İyilik, en büyük devrimdir. Ve iyiler daima kazanır.