İyi ve kötü adamlar... / Halim Bahadır

İyi ve kötü adamlar... / Halim Bahadır

Adam vardır, ettiği küfür bile yakıştırılır. Bir de bunu yakıştıran kadınsa eğer, kıymeti daha da artar sözün. O küfür sırıtmaz, ezmez, rencide etmez, üzmez, hakaretamiz yanı yoktur. Keyif kaçırmaz. Gülümsetir, hatta kahkaha bile attırır. Yaşam biçimleri uçuk gelebilir bu insanların. Ama bilirsiniz ki, bu içten gelen, özümsenen bir hayat tarzıdır. Ve kendilerinden başka kimseye zararları dokunmaz. İnandıklarını söylerler. Yalanla dolanla işleri olmaz. Dobra insanlardır. Hata yaparlar elbette, ancak farkına vardıklarında yürekten bir özürden kaçınmazlar. Hinoğlu hinlik yoktur kitaplarında. Gizli ajandaları yoktur. Ve bu adamlara iyi der ve güveniriz...

Bir de adam vardır, selam verse kaçacak delik ararsınız. Çevresine yaydığı negatif elektrik rahatsız eder sizi. Onsuz bir hayatın çok daha iyi olacağına inanırsınız. O bir "zararlı"dır. Bir şey yapmasına gerek yoktur, zira varlığı bile keyfini kaçırır insanın. Ve ondan her an bir kötülük bekler, diken üstünde hissedersiniz kendinizi. Verdiği sözü tutmaz. Bencildir ve kimseye faydası yoktur. Ne zaman toplumun yararına olabilecek bir şeye yeltense, aklınıza "acaba bu işten çıkarı ne" sorusu gelir. Hesap adamıdır o. Entrikası, hilesi, içtep pazarlığıyla ün salmış bu tipe güvenemezsiniz. Kuracağı en makbul cümle bile kuşkuya düşürür sizi. Zira yapıp ettikleriyle doğru insanların zihinlerinde niyetlerine dair soru işaretleri bırakmıştır. Ve beden dilleri, "Benden uzak durun ey ahali, iyi biri değilim ben" der gibidir. Ve sezgiler de uyarır zaten: Sakın güvenme!

Yaşadığınız alanlara, karşılaştığınız tiplere bir bakın derim yakından, alıcı gözüyle. Bakalım ne göreceksiniz?

***

BEYEFENDİ

Onu nasıl da kaybetmiştim!

O zamanlar gençtim, toydum. Başımda orta şiddette kavak yelleri eserdi. Analiz yeteneğim gelişmemiş, zevklerim incelmemişti. Zira olmamışlık, hamlık vardı serde diye söylendi Beyefendi. Ve ekledi:

"Onu nasıl da kaybettim!"

Otuz yaşına ayak basmasına karşın, bu topraklarda erkek dediğin geç olgunlaşır kuralı onun için de geçerliydi tabii ki. Ve o zamanlar çıktı karşısına o sevimli, o kadın gibi kadın... O, orduya bedel savaşçı... Seveceği, sevdiği insan için dünyayı ayağa kaldıracak kadar dirayetli, mert, cesur, atılgan bir insan... Sarıp sarmalayan, acıyan, esirgeyen, koruyan, yürekten paylaşan, sadece aşık olmayan, aşkla sevmeyi de bilen bir kadın...

Senin için daha neler sayabilirimdim ey eski zaman sevgilisi diye söylendi Beyefendi ardından, kirpikleri çise doluyken, bir gece vakti. Ama gereği yok bütün bunların. Her kaybetmişe önerilen gibi yap. Kendi akılsızlığınla dalganı geçmeyi becermeye bak, artık biraz da olsa aklın başına gelmişse. Zira bunu beceremezsen, kaybettiğin o muazzam sevda, daha da büyüyecek gözünde, içinde, duygularının her zerresinde. Ve esir alıp ruhunu tımarhaneye taşıyacak seni... Kendinle, hayatla dalganı geçmeye bak evlat. Ve gel bir kez ama son kez olsun, bir daha ağız dolusu söv ahmaklığına...

Sıradan bir yanlış anlamayı büyütüp deve yapmıştın 25 yıl evvel. Geri alınması mümkün olmayan köşeli laflar etmiştin. Değil sevgiliye söylenmesi, düşünülmesi bile ayıp cümleler kurmuştun. Ağır bir nezaketsizlikle onu kırmış, parçalamıştın. Tanıdığın herkese onun ne kadar kötü biri olduğunu yemin billah anlatıp durmuştun aylarca.

Ve 3 yıl sonra az da olsa aklını başına devşirdiğinde iş işten geçmişti artık. Yüzüne bakacak halin yoktu ay yüzlü sevgilinin. Binlerce özür bile hiçbir işe yaramayacaktı.

Bir zamanlar el ele kim bilir kaç kez neşeyle yürüyüp gittikleri o sahil yolunda durup denize baktı 22 yıl sonra Beyefendi ve şöyle mırıldandı alaca karanlığa:

"Kimseleri yerine koyamayacağım seni kaybederek, büyük laf etmemeyi öğrenebilmiştim sadece! Ne kadar da pahalıymış şu hayat..."

***

OKUYUNUZ

"Yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." İhsan Oktay Anar'dan Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman: Puslu Kıtalar Atlası...

***

İŞTE O KADAR

Herkesi ona benzetip de kimseyi onun yerine koyamamak...

Bir aşk tarifi