Kürşad Zorlu, bugün İYİ Parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, kurultay sonrası Genel İdare Kurulu toplantılarının ikincisini yaptıklarını belirterek, “İki önemli başlığımız vardı. Birisi, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerine yönelik muhasebemizi sürdürüyoruz. İkincisi, 31 Mart’ta gerçekleşecek olan mahalli idare seçimlerinde nasıl bir stratejiyle ilerleyebileceğimize yönelik bir değerlendirmede bulunduk” diye konuştu.
Son yapılan vergi artışları ve zamlarla birlikte Türkiye’nin ağır ekonomik koşulların etkisi altına girdiğini kaydeden Zorlu, “Seçimlerden önce bol keseden vaatlerle vatandaştan oy isteyen siyasi iktidar, seçimlerden sonra adı konulmamış bir IMF programı uygulamaya başlamıştır. IMF’yi göndermekle övünen AKP iktidarı, şimdi çok daha ağır karar ve politikaları uygulamaya koymuştur” dedi. Zorlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Hatırlayın, siyasi iktidar, temmuz ayında ekonominin atağa kalkacağını söylüyordu. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimden önce bunun tarihi bir yol ayrımı olduğunu açıklamıştı. Peki ne oldu? Evet, bu yol ayrımında ekonomi atağa kalktı. Ama vatandaşın ekonomisi değil, aksine yolunu bulanların yolunun daha da açıldığı ve vatandaşın sırtına bindirilen zamlar, vergilerle hiç olmadığı kadar atağa kalkmış bir Türkiye ekonomisi var karşımızda.
“VATANDAŞIN GELECEĞİNİ, ALIN TERİNİ UÇURUMDAN AŞAĞI BIRAKIYORLAR”
Üstelik ‘Nasıl olsa millet yetki verdi’ diyerek hepimiz derin uykudayken zam yapmayı bir ilke hâline getirdiler. Bu kez de 15 Temmuz gecesi, akaryakıta ilişkin ÖTV’yi yükselterek adeta refahın, adaletin selasını okuttular. Bu düzenleme ile bir gecede benzine, mazota 6 lira zam geldi. Akaryakıta gelen bu zamlar, ülkemizde iğneden ipliğe her şeye zam geleceğinin bir habercisi. Adına ‘güncelleme’ dedikleri şey, tam bir vurgun siyaseti. Önce kendi aldıkları yanlış kararlarla ülke ekonomisini bir uçurumun kenarına getirdiler, sonra da bundan kurtulmak için vatandaşın geleceğini, alın terini uçurumdan aşağı bırakıyorlar.
“ANAYASA’YA AYKIRI BİR BİÇİMDE ÖLÇÜSÜZ BİR YETKİ DEVRİ YAPILMIŞTIR”
Biz, Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru hakkımız olmadığı içi iptal davası ile Danıştay’a götürdük. Zira Cumhurbaşkanı kararları idari yargı denetimine tabi olup; Cumhurbaşkanı, olağan dönemlerde sadece kanun ile belirtilen alt ve üst sınırlar içinde indirim, istisna, muafiyet ve oranlara ilişkin değişiklik yapabilir. Bu düzenlemeyle açıkça Anayasa’ya aykırı bir biçimde ölçüsüz bir yetki devri yapılmıştır. Ayrıca 81 il başkanlığımız da ortak ve eş zamanlı bir açıklamayla milletimizin yanında ve onlarla birlikte bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ortaya koymuşlardır.
“AKP İL BİNASININ ÖNÜNDE TEMSİLEN BOŞ BİR BENZİN BİDONU BIRAKMAK İSTEDİLER AMA GÜVENLİK GÜÇLERİ KENDİLERİNE MÜDAHALEDE BULUNMUŞTUR”
Bursa’da talihsiz bir olay yaşandı. Milletimizin hakkını aramaya yönelik bir hak talebimizi güvenlik güçleri engellediler. Milletvekillerimiz Selçuk Türkoğlu ve Hasan Toktaş, AKP il binasının önünde temsilen boş bir benzin bidonu bırakmak istediler ama güvenlik güçleri kendilerine müdahalede bulunmuştur. Böylesine masum bir protestoyu bile hazmedemeyenlerin kalkıp demokrasiden, özgürlüklerden, milli iradeden söz etmesi abesle iştigaldir.
Korkmayın. Bizim sesimiz de sözümüz de milletimizin vicdanıdır, onun haklı feryadıdır. Haksızlıklarınızın, hukuksuzluklarınızın ve kötülüklerinizin karşısında İYİ Parti kadroları olacaktır.
“SÖZÜM ONA AVRUPA’DA AKARYAKITIN EN UCUZ OLDUĞU 4. ÜLKEYMİŞİZ”
Yapılan zamlara gelen tepkiler üzerine Bakan Şimşek’in bakanlığının yaptığı açıklama tam bir akıl tutulması. Sözüm ona Avrupa’da akaryakıtın en ucuz olduğu dördüncü ülkeymişiz. En yüksek fiyat ile satılan ülkelerin başlarında da Almanya’nın olduğunu göstermişler. Bu sözü de ÖTV zammını meşrulaştırmak için yapıyorlar.
Peki gerçekler böyle mi? Ekonomiyi aldatmaca söylemlerle yönetmeye, insanları kandırmaya devam mı edeceksiniz? Bu şekilde mi ekonomiyi refaha erdireceksiniz Sayın Bakan? IMF benzeri reçetelerle kendi hatalarınızı telafi edecekseniz bıraksaydınız da bunu 128 milyar doları buhar edenler, ışıltılı gözleriyle ekonomiyi karartanlar yapsaydı bari. Bir de kendilerine bu zamların suçlusunu buldular.
Neymiş, depremin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisiymiş. Yeni ekonomi modeli saçmalığınız ile enflasyon yüzde 16’dan yüzde 80’e, dolar kuru 8 liradan 18 liraya fırlarken deprem gerçeği ile henüz yüzleşmemiştik.
“2022 NİSAN AYINDA TÜRKİYE GENELİNDE METREKARE FİYATI ORTALAMA 49 LİRA İKEN 2023 NİSAN AYINDA 106 LİRA OLMUŞTUR”
Geldiğimiz noktada enflasyonun artmasıyla konut ve kira problemi, vatandaşımızın en büyük sıkıntısı hâline gelmiştir. Son dönemde özellikle büyük şehirler olmak üzere ülkemizin dört bir yanında kira fiyatları uçmuştur. Her ne kadar hükümet ‘Kiralar yüzde 25’ten fazla artırılamaz’ diye kural getirse de 2022 Nisan ayında Türkiye genelinde metrekare fiyatı ortalama 49 lira iken 2023 Nisan ayında 106 lira olmuştur. Bu da yüzde 117’lik bir artış demektir. Yüzde 25’lik kısıtlama nasıl uygulanacak? Kim uyguluyor bunu? Bir yandan bu kısıtlamaya uyan ev sahipleri mağdur durumda, uymayanlar kafalarına göre at koşturuyor. Yan yana iki kiralık daire; biri 3-5 bin lira, diğeri 20-30 bin liraya kiradan verilebiliyor. Toplumsal barışı böyle mi sağlayacaksınız? Böyle bir şey olabilir mi?
“YILLIK KİRA ARTIŞ ORANI ORTALAMA İSTANBUL’DA YÜZDE 117,4, ANKARA’DA YÜZDE 192,2, İZMİR’DE İSE YÜZDE 160 SEVİYESİNE GELMİŞ”
Son bir yılda neredeyse kira fiyatları en az hâliyle yüzde 150 zamlanmış. Üç büyük şehrimizde yıllık kira artış oranı ortalama; İstanbul’da yüzde 117,4, Ankara’da yüzde 192,2, İzmir’de ise yüzde 160 seviyesine gelmiş. Büyük şehirlerde aylık kiralık oda fiyatları 4-5 bin TL olarak ilanlar verilmeye başlanmış. Bakın, bu bir evin aylık kirası değil, bir evin içindeki odanın fiyatı. Bu artışlar, ev sahibi-kiracı arasında sorunların büyümesine ve cinayete gidecek boyutlara ulaşmasına sebep olmaktadır. Şimdiden ülkemizin çeşitli bölgelerinden ev sahibi-kiracı kavgalarının cinayetle bittiği haberlerini alıyoruz. Her ne kadar hükümet önlem almaya çalışsa da bu önlemlerim yetersiz olduğunu çok açık şekilde görüyoruz.
“ÇİFTÇİLERİMİZ EMEKLERİNİN KARŞILIKLARINI ALAMADIKLARI GİBİ SİYASİ İKTİDARIN HATALI POLİTİKALARI İLE ZARAR ETMEKTEDİRLER”
Ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerden biri de tarım ve tarım üreticisi olmuştur. Çiftçilerimiz emeklerinin karşılıklarını alamadıkları gibi, siyasi iktidarın hatalı politikaları ile zarar etmektedirler. Mazot, gübre, tohum, ilaç gibi ürünlerin pahalılığının maliyetleri artırmasının yanı sıra küresel ısınmanın da verimi düşürmesi ile çiftçilerimiz zor durumda kalmaktadır. Son günlerde bilindiği üzere arpa, buğday hasadı yapılmıştır. Çiftçilerimizin sıkıntısı gün yüzüne çıkmıştır.
“BÖLGEDEKİ KİMİ TÜCCARLAR, KENDİ ARALARINDA ANLAŞARAK ÜRÜNLERİ DÜŞÜK FİYATTAN ALIYORLAR”
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) çiftçilerimize randevu vermiyor, verse dahi ürünlerin tamamını almıyor. Adeta çiftçilerimizi tüccarların önüne atıyor. Bölgedeki kimi tüccarlar, kendi aralarında anlaşarak ürünleri düşük fiyattan alıyorlar. Düşük fiyattan aldıkları yetmezmiş gibi bir de vadeli olarak ödeme yapıyorlar.
Geçen yıl TMO, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçiden buğdayın kilosunu 7,50 TL’den almış, bu sene ise bu kadar artan enflasyona rağmen sadece 9,25 TL’den almakta. Fakat gelin görün ki yine tekrarlıyorum; randevu vermiyor, verse dahi tamamını almıyor, kota uyguluyor.
“ÇİFTÇİLERİMİZ BU SIKINTILARI YAŞARKEN, ÜRÜNLERİ ELLERİNDE KALMIŞKEN HÜKÜMET NEDEN ARPA, BUĞDAY GİBİ TARIM ÜRÜNLERİNİ İTHAL ETMEKTEDİR”
Tüccarlar ise artan maliyetlere ve enflasyona rağmen bugün 5 ile 6 TL arasında bir fiyata alıyor. Ayçiçek ve diğer üreticiler de benzer bir durumda. Yazıktır; çiftçilerimizin emeklerine, alın terlerine yazıktır. Buradan soruyoruz; çiftçilerimiz bu sıkıntıları yaşarken, ürünleri ellerinde kalmışken hükümet neden arpa, buğday gibi tarım ürünlerini ithal etmektedir? Kendi vatandaşına bu zulmü neden yaşatmaktadır? Çünkü seçim öncesi hayat pahalılığını gizlemek için bu kararları aldılar. Şimdi de ceremesini millet çekiyor. Anlayacağınız, üretici perişan durumda.
“KÖRFEZ ÜLKELERİNE SAYIN CUMHURBAŞKANI DA TURA ÇIKMIŞ. MESELA DAHA DÜN SUUDİ ARABİSTAN’LA İMZALADIĞINIZ YATIRIM PROTOKOLÜNÜN DETAYLARINDA NE VAR”
Transfer Bakan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’dan sonra görüyoruz ki bu hafta da körfez ülkelerine Sayın Cumhurbaşkanı da tura çıkmış. Mesela daha dün Suudi Arabistan’la imzaladığınız yatırım protokolünün detaylarında ne var? Bu 21 yılda daha, nereleri sattınız, satmayı planlıyorsunuz? Para bittikçe ülke ülke gezip, geçmişte söylediğiniz ağdalı lafları unutup yüksek perdeden anlaşmalar yapmaya devam ediyorsunuz.
“SİYASİ İKTİDAR, KAMU ARAZİLERİNİ, LİMANLARI, FABRİKALARI, ENERJİ ÜRETİM SANTRALLERİ İLE DAĞITIM ŞEBEKELERİNİ SATMAYA BAŞLADI”
Bakınız, 2002 yılından 2023 yılına kadar yaklaşık 64 milyar dolarlık 273 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış-devir işlemi yapılmıştır. 1986 yılından AKP iktidarına kadar, yani 2002 yılına kadar yapılan satış rakamı ise sadece 8 milyar dolardır. 8 milyar nerede, 64 milyar nerede?.. Blok olarak satılacak kamu şirketi sayısı azalınca siyasi iktidar, kamu arazilerini, limanları, fabrikaları, enerji üretim santralleri ile dağıtım şebekelerini satmaya başladı. Bugüne kadar yaklaşık 4 bin gayrimenkulü satan hükümet, bugün ise 2 binden fazla gayrimenkulü satmak içinde hazırlıklar yapıyor. Bu, sürdürülebilir bir durum değil.
Bugün, Türk dünyası için önemli bir gün. Yarın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. yıl dönümü. Bildiğiniz gibi bu önemli gün, her yıl 20 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta Bağımsızlık ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanıyor. Kıbrıs Türk halkının bayramını yürekten kutluyoruz.
Eğer bugün KKTC'de hür, egemen ve korkusuz bir şekilde yaşayabiliyorsa bunu başta kahramanlarımıza, aziz şehitlerimize ve iki ülkenin iyi günde, zor günde bir ve beraber olmasına borçluyuz. Bu vesileyle aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarken gazilerimizi de saygıyla selamlıyoruz. Biz de Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın daveti üzerine partimizi temsilen ben ve Sayın Genel Başkan Yardımcımız Naci Cinisli ile birlikte yarın kardeşlerimizle birlikte orada olacağız.
“KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN BAĞIMSIZLIĞININ KORUNMASI AÇISINDAN ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ”
Bağımsızlık mücadelesinin en önemli evresi, şüphesiz kardeş ülkemizin tanınmasının sağlanması olacaktır. Zira yakın geçmişte, iki egemen ve eşit devlet olarak ortaya konulan çözüm iradesinin Rum kesimince bilinçli şekilde akamete uğratıldığı görülmüştür. Bu çabaların uluslararası boyutta etkinleştirilerek hayata geçirilmesinin gerek adanın geleceğinin gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının korunması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
“AZERBAYCAN’IN KUZEY KIBRIS’I TANIMASI, ÇOK DAHA ETKİLİ VE HIZLI NETİCE ELDE EDİLMESİNİ SAĞLAYABİLİR”
Fakat burada, Kıbrıs Türklüğünün geleceği açısından önemli gördüğümüz birkaç hususu vurgulamak istiyoruz. Tanınma meselesinde kritik aşama, başlangıç evresinin sağlanması olacaktır. Bu sebeple Türkiye’nin, Türk Devletler Teşkilatı ve İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkeler nezdinde girişimlerini yoğunlaştırması gerekmektedir. Bu çerçevede Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs’ı tanıması, çok daha etkili ve hızlı netice elde edilmesini sağlayabilir.
“KARDEŞ ÜLKEMİZİN İÇ İŞLERİNE AŞIRI MÜDAHALE GÖRÜNTÜSÜ VERİLMEMESİ GEREKİYOR”
İkinci husus; maalesef kardeş ülkemizin iç işlerine aşırı müdahale görüntüsü verilmemesi gerekiyor. Buradaki siyasi alışkanlıkları orada denemekten vazgeçin. Buna özen gösterilmesi, her şeyden önce tanınma yönündeki samimiyet ve kararlılığın bir ifadesi olacaktır. Değilse kardeş ülkemizde bir kültürel erozyon ve nitelikli insan kaynağının göçü önemli bir tehdit olarak belirlenecektir.
Son olarak Girne Dağ yolunun bir an önce tamamlanması gerekmektedir. 2017’de başlayan ve bir türlü tamamlanamayan bu proje yüzünden ciddi kazalar meydana gelmektedir. Bu konunun akıbetiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de bir önerge vermiş bulunuyoruz.”
“HEDEFİMİZ, KENDİ KADROLARIMIZLA MİLLETİMİZİN KARŞINA ÇIKIP BU REKABETTE YER ALABİLMEKTİR”
Zorlu, İYİ Parti’nin yerel seçimlere CHP ile ittifak halinde girip girmeyeceğine ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
“Sayın Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Sayın Genel Başkan’ımızı ziyaret etti. Bu ziyaretin amacı ve içeriği, tamamen Genel Başkan’ımızın yeniden seçilmesiyle alakalı bir tebrik ve nezaket ziyaretiydi. Görüşmede herhangi bir şekilde ne yaklaşan yerel seçimler ne de bahsettiğiniz yöndeki iddialara ilişkin bir değerlendirme olmamıştır. Sayın Davutoğlu da genel merkezimi ziyaret etti. Bunun da içeriği bundan ibarettir.
İYİ Parti’nin Türk siyaseti için ne kadar önemli olduğunu zaman her geçen gün daha fazla gösteriyor. Bizim milletimiz adına ortaya koyduğumuz taahhütler, kırmız çizgilerimiz, uyarılarımız, tespitlerimiz, bugün milletimizin eğer bu ülkede bir nefes alabildiği bir alan söz konusu ise demokrasi, özgülükler, siyasetin yenilenmesi adına böyle bir imkan sağlanmış ise bu imkanı İYİ Parti ve Sayın Genel Başkan’ımız Meral Akşener’in açtığı bu yolda, yolculukta bizim bütün mensuplarımızın koyduğu bu enerjiyle sağlanmıştır. Bir seçim iş birliği gerçekleşti. Bu iş birliği, seçim iş birliği olarak sona erdi. Şimdi biz, önümüzdeki süreçte yetkili kurullarımızla yaklaşan mahalli idareler seçimlerinde nasıl bir strateji izleyeceğimizi değerlendiriyoruz. Genel Başkan’ımız, odak grup çalışmaları yapıyor. Yani milletvekillerimizden, teşkilat mensuplarımızdan, il başkanlarımızdan zaman zaman onların görüşlerine başvurmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bölgelere de gitmeye başlayacak Sayın Genel Başkan’ımız.
Bizim için esas olan, İYİ Parti’yi birinci parti yapmaktır. Hedefimiz, kendi kadrolarımızla milletimizin karşına çıkıp bu rekabette yer alabilmektir. Seçim iş birliği, farklı bir tartışma, farklı bir boyut. Bu da yeri geldiğinde, böyle bir gerekçe oluştuğunda yetkili kurullarımızca irdelenir, olup olmayacağına karar verilir.”
“MÜSTAKİL BİR ŞEKİLDE SEÇİMLERE GİRMEK BİZİM İÇİN HAK VE SORUMLULUK”
Zorlu, İYİ Parti’nin yerel seçimlere tek başına katılıp katılmayacağına ilişkin soru üzerine de “Müstakil bir şekilde seçimlere girmek bizim için hak ve sorumluluk. Seçim iş birliği, biraz önce bahsettiğim stratejik hedefimizin yanından taktiksel bir alana oturuyor. Onu önümüzdeki günlerde göreceğiz. İttifak ve seçim iş birliği olunca İYİ Parti’ye yönelen bu sorular Cumhur İttifakı üyelerine neden yönlendirilmiyor” dedi.