İYİ Parti’den İdlib’de gerçekleşen saldırıda 7 asker ve bir sivilin şehit olması sonrası iktidarın Suriye politikasına sert tepki geldi. İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada Astana ve Soçi süreçlerinin bir anlamının kalmadığını belirterek, “Misafir ettiklerimize ev sahibi yapıp muhalefete bu ülkeden değiller cümleleri kurmak iktidarın karı olmamalıdır” dedi.
Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
“Ya savaşı adam gibi yapsınlar, ya barışı adam gibi yapsınlar. Sabırları taşın asapları bozulsun. Bize yapılmış saldırıya mukabele edeceğiz, Biz de onlara hatırı sayılır bir miktarda bomba atıldı gibi bir rehabilitasyon cümlesini kaldıracak durumda değiliz. Barış Pınarı üçüncü gününde durdurulmuş, zafer naraları atılmış ve sonrasında evlatlarımız şehit olmuştur. Barış Pınarı operasyonu gündeme gelsin, Cumhurbaşkanı süre vermesin. Bu kadar örselenmeyi hak eden bir devlet değiliz. Biz hala Türk milletiyiz. Ordumuz Türk milletinin ordusudur, devletimiz Türk devletidir. Biz sabrımız taşıyor açıklamalarından vazgeçmezsek, Esad rejiminin saldırılarına maruz kalırız. Bir an önce Türk devletine yakışır adımların atılmasını bekliyoruz.
Biz bu kadar bedel ödüyoruz, buna karşılık miting meydanlarından yüreğimize su serpecek açıklamaları duymaktan bıktık. Misafir ettiklerimize ev sahibi yapıp muhalefete bu ülkeden değiller cümleleri kurmak iktidarın karı olmamalıdır.
Astana süreci, Soçu mutabakatı süreçleri ciddi itibar kaybına uğradı. Görünen o ki Orta Doğu gücü yetenin istediği sonuçları aldığı bir yerdir. “
“AFETLERDEKİ İHMALLERİN İYİ DEĞERLENDİRİLMESİ LAZIM”
“Her geçen gün acımıza acı ekleniyor. Önce askerlerimize yönelik saldırı sonra deprem peşinden çığ felaketi peşinden bir çığ daha daha sonra havaalanında bir felaket daha. Acımıza acı eklendiği günlerden geçiyoruz. Ailelere sabır diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz.
Yaşanan her acıdan sonra bu işleri ihmal ettiğimiz için yeni acıların önüne geçemiyoruz. Tabii ki kader var, afetler var, memlekette dostumuz kadar düşmanımız da var. Bunlar hep vardı her zaman da olacaktır.
Afetlerdeki ihmallerin mutlaka çok iyi değerlendirilmesi lazım. Kartal’da daha önce çöken bir binada da zikredilmişti. Bir binanın altında kalanları sağ kurtarmaya gayret ederken o bina enkazının üstündeki 400-500 insanın bir risk olduğunu söylemiştik. 17 Ağustos depreminde de bu tür dikkatsizlik olmuştu. En ufak bir ihmal sağ kurtulacak insanların ölümleriyle neticelenir.
Çığın altında kalanları kurtarmak için bir ihmalden söz ediliyor. 39 kaybımız oldu. 3 kişiyi kurtarmak için 39 kişiyi kaybetmek arama kurtarma süreci ile ilgili ciddi bir ihmal neticesi doğuruyor. İtfaiye ekipleri destek ekipleri olarak geldi ama en büyük işi onlar yaptı.”
“DEVLETİN BAŞINA YAKIŞMAZ”
“600 bin kişilik bir ordumuz var. Bu orduyu bu kadar büyük seviyede beslememizin sebebi etrafımızdaki düşmanın hiç eksilmeyecek olmasına dair kabulümüzdür doğrudur. Bu topraklarda 82 milyonu ordu gibi tutarız. Ordunun içinden belli bir kısmının bu tarz işlerde profesyonel olarak yetiştirmek gerekir. Teklifimizdir bu işe el atmak lazımdır.
Sayın Cumhurbaşkanının Delice’deki mitingde felaket haberi geldikten sonraki konuşmasını izledim dinledim. Meseleyi değerlendirirken kullandığı cümlelerin tonlamasını defalarca dinledim. Acaba yanlış mı duyuyorum diye tamamını izledim. Cumhurbaşkanının bu cümleleri kurarken tonlamasına yüz ifadesine bu yüz ifadesine sebep olan kalp katılığına asla makbul bakmadık. Çığ felaketi, deprem oldu bunca iş oldu bunları miting konuşmasına malzeme etmekten daha feci bir şey var orada. Bir ruhsuzluk, bir vurdumduymazlık, devletin başının bu meseleyi konuşurken yüzüne sirayet etmemiş bir hüzün. Deprem olur hiç can kaybı olmaz, bir de yaralıları kurtarabilen bir devlet olur burada siyaset iftihar eder. Çığ felaketi olur anında müdahale edilir hiç can kaybımız olmaz işte o zaman miting meydanlarında iftihar edilebilir. Ama canlar gitmişse ölenler varsa “şehir hastanelerini şöyle yaptık, iftihar ettim huzur buldum, 33 tane de çığın altında insanlar kaldı..” cümlesindeki ruhsuzluk devletin başına asla yakışmaz.”