İYİ Parti'den iktidara soru yağmuru!

İYİ Parti'den iktidara soru yağmuru!

Vatandaşın sıkıntılarına çözüm arayan İYİ Parti Milletvekilleri iktidarı soru yağmuruna tuttu.

Bünyamin Öztürk- Fatih Erboz- Bilun Çelik / Ankara

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün soru önergesinin ardından, İYİ Parti Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu da Meclis'e soru önergesi verdi. 

ÇİFTÇİNİN MAĞDURİYETİ SONA ERDİRİLMELİ

İYİ Parti Mersin Milletvekili Behiç Çelik, çitçi mağduriyetini Meclis'e taşıdı. Çelik, "Tarım Ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli'nin yazılı olarak cevap vermesi için Meclis Başkanlığı'na sunduğu soru önegesinde, "Mersin İli genelinde olduğu gibi Mezitli İlçesinde de yoğun tarım faaliyetleri sürdürülmektedir. Mersin genelinde şeftali üretimi ortalama 120.000 ton ile Türkiye birincisidir. İl dâhilinde ise Toroslar ilçesi 45.000 ton ile birinci sıradadır. Mersin İli Mezitli ilçesi Tepeköy Beldesinde (mahalle) ise yaklaşık 7000 dekar alanda 20.000 ton üretim yapılmaktadır. Ancak düşük fiyat, pazarlama sorunu ve diğer sebeplerle bahçelerin zeminine tonlarca şeftalinin dalından dökülmüş olması nedeniyle çiftçinin mağduriyetine yol açtığı tespit edilmiştir" dedi. Behiç Çelik şu sorulara yanıt aradı: "Gübre ve ilaç tekellerinin kontrol altına alınması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu konuda bir hazırlığınız var mı? Nasıl bir önlem düşünüyorsunuz? Tarımsal destek kapsamında gönderilen Akdeniz meyve sineği tuzakları siyasal kayırmacılığa alet edilerek bazı üreticilere erkenden, diğerlerine ise 1 ay sonra teslim edilerek mağduriyetlerine yol açtığı şikâyetleri yapılmıştır. Bu cümleden hareketle özellikle Monilya Hastalığı, Akdeniz Meyve Sineği ve Sirke Sineği ile mücadelede ne gibi faaliyetler gerçekleştirdiniz, gelecekte neler yapmayı düşünüyorsunuz? Üretim merkezlerinde depo ve konsantre fabrikaları kurmayı düşünüyor musunuz? Üretimin tüccarın insafına terkedilmesinin önüne geçmek için ne gibi hazırlıklarınız mevcuttur? Kooperatifleşme bir çözüm müdür? Üretim girdi maliyetlerinin düşürülmesi için mazot, ilaç, gübre, işçilik, sulama, taşıma vs. herhangi bir çalışmanız var mı? Şeftali ihracatının sağlanabilmesi veya ihracat miktarının artırılması için bazı ülkelerle çifte vergilendirilmenin kaldırılması yönünde (örneğin Irak) bir çalışmanız var mıdır?"

ESKİŞEHİR CİDDİ SAĞLIK TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA

İYİ Parti Eskişehir milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı'na soru önergesi verdi. Kabukçuoğlu, soru önergesinde, "Porsuk Barajı 1958 yılında işletmeye alındı. DSİ ile yapılan protokol gereği barajda tutulan bu suyun; yüzde 15 i enerji, yüzde 21 i Eskişehir halkının evlerde kullanımı,

yüzde 36'sı Eskişehir halkının tarımsal sulamada kullanımı ve yüzde 28 de taşkın koruma amaçlı kullanımı konusu yasal olarak kesinleştirildi" dedi.

Kabukçuoğlu, soru önergesinde şunlara yer verdi: "Yağışların normalden fazla olup Porsuk Barajı'nın doluluk oranı arttığı 2008 yılında, normal şartlarda 3 ayrı kaynaktan derin kuyu pompaları ile sulama yapan Polatlı köyleri çiftçileri. Maliyetleri düşürmek adına Porsuk suyunu 1 yıllığına kullanmak için girişimlerde bulunmuş ve siyasi destekle birlikte, yasal hakkı olmadığı halde barajdan faydalanmışladır. Sonraki yıllarda da bu talepleri sürmüş ve yine siyasi baskılarla 2018 yılına kadar su kullanmaya devam etmişler. Yağışların azalması ile barajdaki su Eskişehir halkının ihtiyacını karşılayamaz düzeye gelince de Eskişehir Sulama birliği ve Eskişehir Su ve Kanalizasyon İdaresinin müdahalesiyle su verme işlemi sonlandırılmış. Öte yandan Kütahya ilinden Porsuk Çayı'na deşarj edilen mezbaha atıkları ile kanalizasyon atıkları önlenemez ciddi sağlık sorunlarına ve salgın hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Şu an barajdaki su seviyesi 28 metreden 18 metreye düşmüştür. Diğer bir ifade ile doluluk oranı yüzde 35 civarındadır. Barajın uzun yıllardır (60 yıl) su tutması neticesinde tabanında yüzde 14 civarında oluşan ölü hacim bu orandan düşürüldüğünde faydalı oran yüzde 21 civarındadır. Gerek baraj seviyesinin düşmesi gerekse de Kütahya ilinden kaynaklanan kirlilik neticesinde Eskişehir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü her yıl arıtma kimyasallarını arttırmaktadır.(2017 yılında 3-5 mg/L aktif karbon kullanılmakta iken bu oran 2018 yılında 6-10 mg/L ye çıkartılmıştır.) Acil önlem alınmadığı takdirde, bir alg patlaması veya siyobakter üremesi halinde ciddi toplumsal sağlık sorunları baş gösterecektir.

NASA verilerine göre bu bölgenin 2040 yılına kadar kuraklık yaşayacağı, bu nedenle Eskişehir'e su temin eden Porsuk Barajı'nın seviyesinin düşük kalacağı dikkate alındığında, Porsuk Barajı suyunun başka amaçla kullanılması bir yana, hem kalitatif hem de kantitatif olarak. Eskişehir halkının kullanım suyu ihtiyacı için yeni kaynaklara ihtiyacı olduğu aşikardır. Eskişehir çevresinde bu ihtiyaca cevap verebilecek temiz su kaynakları mevcuttur."

Kabukçuoğlu şu sorulara yanıt aradı: "Bakanlığınızın, Porsuk Barajı'ndan yapım amacı dışında gerçekleştirilen, Polatlı ve köylerine sulama amaçlı su bırakılması işlemine son verilmesi için bir çalışmanız var mıdır? Porsuk Çayı'nın kirlenmemesi için tedbir almayı düşünüyor musunuz? İdeal çözüm olarak, Eskişehir'in çevresindeki temiz kaynaklardan şehre su getirmeyi düşünüyor musunuz?"

ALBAYRAK'A İHRACAT SORUSU

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, İhracat gelirlerinin yüzde 80'lik bölümünün 180 gün içinde TL'ye çevrilmesini zorunlu kılan değişikliği Meclis'e taşıdı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'a cevaplandırılması için soru önergesi veren Öztürk, "4 Eylül 2018 30525 sayılı Resmi gazetede yayınlanan Türk Parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karara ilişkin ihracat bedelleri hakkında tebliğ sermaye hareketlerinin kontrol altında tutulması maksadıyla çıkarılmış ve ihracat yapan sektörleri ürkütmüştür. Kamuoyunda bu tebliğin acemice, hızlı ve eksik olduğu görüşleri yaygındır" dedi. Öztürk Albayrak'a şu soruları yöneltti:

"İhracat bedelinin yüzde 80'inin 180 gün içinde satılması zorunluluğu, üretim girdisi ithalatı yapan ihracatçı firmaları zor duruma düşürecektir. Türkiye ortalamasında; ihracat yapan bir firmanın yüzde 66 oranında ithal ürünle bunu sağlayabilmesi gerekmektedir. Bu sektörleri korumak için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?180 günden uzun vadeli ihracatlarda, ihracatçı firma tahsilatını yapmadan söz konusu bedeli öz kaynaklarından mı bankalara satmak zorunda kalacaktır? Bu sıkıntılarla karşı karşıya kalan sektörlerin ihracat rakamları düşmez mi? İhracatçı firma düşük satış bedeli gösterip kayıt dışı ekonomiye yönelirse devletin zararı nasıl karşılanacaktır? Bu zorunlulukları yerine getiremeyen veya kasıtlı olarak getirmeyen firmalara karşı cezai müeyyideniz ne olacaktır? İhracatçı firma ihraç ettiği ürünün döviz karşılığı bedeli bankaya satışını yaptığında, ithal etmek zorunda kaldığı ürün için mecburen dövize ihtiyaç duyduğunda döviz alım-satım arasındaki makas'tan kaynaklı bankalara rant mı sağlanacaktır?"

Tebliğin 3'üncü maddesindeki, "Türkiye'de yerleşik kişiler" ibaresine atıf yapan Öztürk, "İhracatı yapan yabancı gerçek veya tüzel kişiler bu tebliğden muaf mıdır? Üretimini kendisi gerçekleştirmeyen ihraç kaydıyla alım yapan aracı ihracatçı firmaların borcu da döviz üzerinden olduğu için olumsuz etkilenip ihracat rakamları düşmez mi? Barter sistemiyle yurtdışı ticareti yapan firmalar bu tebliğden muaf mı tutulacaktır? Maksadınız Türk parası kıymetini korumaksa bankalardaki off-shore hesapları ile ilgili ne gibi yaptırımlar uygulayacaksınız? Yayınladığınız bu tebliğ ile yabancılar nezdinde Türkiye'nin kambiyo rejimine yöneliş intiba'sı verip CDS puanını olumsuz etkileyeceğinizi düşünüyor musunuz? Bu tebliğden korunmak için ihracat yapan firmalar merkezlerini yurt dışına taşırlar ise ne gibi bir önlem almayı düşünüyorsunuz? Bu tebliği 180 gün sonra OHAL gibi 7 kere uzatmayacağınızın garantisi var mı?" sorularını sordu.

İlgili Haberler