"Ekonomi politikalarında yapılan yanlışlıklar ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye adlandırılan Tek Adam Sistemine geçişin getirdiği olumsuzluklar sebebiyle, Türkiye 2018 yılında Sayın Erdoğan’ın deyimiyle “Yerli ve Milli” ekonomik kriz ile karşı karşıya kalmıştır.
2019 yılında halkımız, ekonomik krizin tüm tahribatını yaşamıştır. 2020 yılında da maalesef bu tahribatın artarak devam edeceği görülmektedir.
Türk ekonomisi bugün, emirle faiz düşürüldüğü, hesap ağırlıkları değiştirilerek düşük enflasyon hesabı yapıldığı, kurun baskı altında tutulduğu sonuç itibariyle serbest piyasa ekonomisi yerine saraydan “Talimatlı ve müdahaleci” bir yapı ile yönetilmeye çalışılmaktadır.
TÜİK, TCMB, Kamu bankaları ve BDDK kanalı ile istatistiki rakamlarla oynanmakta, ekonomik kurallar yerine emir ve talimatla ekonomi dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntem doğal olarak açıklanan ekonomik rakamlara güveni de ortadan kaldırmıştır."
"YA FAİZE KARŞI DEĞİLSİNİZ YA DA ÜLKEYİ YÖNETEMİYORSUNUZ"
"Türkiye aşırı borçlanma, ödenemeyen krediler, yüksek miktarda açık veren bütçe, olmayan yatırım, gelmeyen yatırımcı ve kısıtlı kaynak içinde küçülen bir ekonomi ile ciddi bir darboğazın içindedir.
Bu ekonomik yetersizlikler ortamında faiz, enflasyon, kur değişkenleri ile hem faiz düşsün hem kur yerinde kalsın hem de enflasyon düşsün isteği mümkün değildir, rasyonel değildir, hatta imkansızdır.
Nitekim bu çarpık ve yanlış müdahaleci yaklaşım ile döviz kurları baskı altında tutulmasına rağmen, halkımız tasarruflarını altına ve dolara yatırarak değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bankalardaki döviz tevdiat hesapları 195 milyar dolara ulaşmıştır. Yani toplam mevduatın % 52 si yabancı para mevduatından oluşmaktadır. Bu tablo, halkımızın Türk Lirasına artık güvenemediğinin net bir göstergesidir.
2019 yılında talimatla hareket eden TÜİK, enflasyon oranını %11.84 olarak açıklamıştır.
G7 ülkelerinde enflasyon : %1.37
Euro Bölgesinde enflasyon : %1.00
Dünya ortalaması : %3.58
Türkiye’de ise : %11.84 olmuştur.
Halkımızın yaşadığı gerçek enflasyon ise TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının çok üstündedir.
AK Parti yetkilileri ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan sürekli “Faize karşıyım” demekte ancak denetimsiz kamu harcamaları ve lüks tüketim harcamaları ile bütçedeki açığı sürekli artırmaktadır. Faize karşı olan bir anlayışın yönettiği ekonomide, bütçe açığı oluşmaması esastır. Faize gerçekten karşı olunsaydı, her yıl bütçede % 12 oranında faiz dışı fazla verilmesi gerekirdi. Ancak 2019 yılında bütçe açığı rekor kırarak 130 milyar TL ye ulaşmıştır.
Faize karşı olduğunu söyleyen AK Partinin tek başına ülkeyi yönettiği 2002-2019 döneminde kamu tarafından toplam 1 Trilyon TL faiz ödemesi yapılmıştır. Bu sonuca göre ya faize karşı değilsiniz ya da ülkeyi yönetemiyorsunuz.
Diğer taraftan isminde adalet olan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde gelir adaletsizliği rekor kırmıştır. İktidara geldikleri 2002 yılında en zengin %10 luk kesimin toplam ülke servetinden aldığı pay % 67.7 iken, AK Parti döneminde bu oran %81.2 ye çıkmıştır. Diğer bir deyimle 8 Milyon kişinin toplam serveti, geri kalan 76 Milyon kişinin toplam servetinin 4 katını geçmiştir. İşte AK Partinin ekonomideki adaletli paylaşımı budur!"
"TOPLUMSAL FACİA"
"Esnaf ve sanayici, bankalara olan kredi borcunu ödeyememektedir. 2019 yılında takipteki alacak miktarı 147 Milyar TL ye çıkmıştır. Bu rakamın yüzdürülmeye çalışılan ancak sorunlu kredilerin toplamının 400 Milyar TL olduğu ifade edilmektedir. Bu rakam banka bilançolarını ciddi biçimde olumsuz etkileyecek ve sermaye artırımını gerektirecek bir rakamdır.
Ülkemizde işsizlik, tam anlamıyla toplumsal bir facia noktasına gelmiştir.
Damat Sayın Berat Albayrak, 25 Şubat 2019 tarihinde 2.5 Milyon yeni istihdam yaratacağını ifade etmiştir. Ancak bırakın 2.5 Milyon kişiye iş bulmayı, 2018'e göre 2019 da işsiz sayısı 1 milyon 276 bin kişi artmıştır. Dar kapsamlı işsiz sayısı, 4 milyon 566 bin kişi olmuş, geniş kapsamlı işsiz sayısı, yani iş aramayı bırakanlarda dahil işsiz sayısı 8 milyona ulaşmıştır. Ortalama her ay 70 bin kişi işini kaybetmektedir. Özellikle gençlerimizde işsizlik oranı adeta patlama yapmış ve %27.4 ü bulmuştur. Üniversite mezunu işsiz sayısı, 1 milyon 250 bine ulaşmış, diğer bir deyimle üniversite mezunu gençlerimizin yarısı işsizdir ve gelecek umudu da kalmamıştır.
Bugün çiftçilerimiz tarlasını ekememektedir. Besicilerimiz iflas noktasına gelmiştir.
Memurumuz, emeklimiz açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilmiştir.
Devlet tahsil ettiği vergi ve harçlara % 22.58 zam yaparken emekli ve memur maaşlarına %5.5 zam yapılması vicdanları yaralayan bir tutumdur."
"HALKTAN KOĞUŞUN BARİZ GÖSTERGESİ"
"2019 yılında 119 bin esnaf kepenk kapatmıştır. İcralardaki dosya sayısı 21 milyonu geçmiştir.
Bilindiği üzere elektriğe son iki yılda %72 doğal gaza ise % 60 zam yapılmıştır. Bu zamlardan sonra vatandaş, elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemez hale gelmiştir. Son iki yılda faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen abone sayısı 15 milyon, doğal gazı kesilen abone sayısı ise 6 milyon 850 bin kişiyi bulmuştur.
Ödenemeyen borçlar, aşırı işsizlik, artan fakirlik ve açlık toplumda psikolojik tramvaya sebep olmakta ve maalesef umutsuzluk, intihar vakalarının artışına ve toplumsal çöküşe sebep olmaktadır. Bu tablo sarayın halktan kopuşunun bariz bir göstergesidir.
2019’da yaşanan bu olumsuzluklar, maalesef bu ucube tek adam sistemi ile ve ekonomideki çarpık anlayışla 2020 yılında da devam edeceği görülmektedir.
Ekonomide 2020 yılına taşınan temel problemler ise :
- Şirketlerin bilançolarında yaşanan bozulma, ödenemeyen krediler ve vergi borçları,
- Bankaların bilançolarında gizli tutulan olumsuzluklar ve yüzdürülmeye çalışılan sorunlu krediler,
- Tarımda ve sanayide üretim artışının ve teknolojik dönüşümün başlamamış olması ve halen inşaat projeleri yani rant ekonomisi yaratma hevesinin devam etmesi,
- 454 Milyar dolar kamu ve özel dış borç stokunun varlığı,
- 2019’da bir defalık 80 Milyar TL gelire rağmen, 130 Milyar TL bütçenin açık vermesi ve 2020 yılında bütçe için en küçük iyileşme çabası olmaması,
- Varlık fonu adı altında ikinci bir “Örtülü Ödeneğin” oluşturulmuş olması ve kamuya ait kurumların bütçe ve denetim dışına çıkarılmış olması,
- ABD tarafından S400 ve Halkbank yaptırımları ile ülke yöneticilerine varlık soruşturmaları yolu ile yükselen ekonomik risk,
- Suriyeli geçici sığınmacılara harcanan 50 Milyar doların üzerindeki kaynak ve gelmesi muhtemel olan yeni sığınmacıların ekonomide yaratacağı ek maliyet,
- Halen inşaat ile büyümeyi ekonomik kalkınma zanneden ve kalkınma kavramından haberi olmayan ekonomi yönetimi,
- Kötüleşen makroekonomik verilerin iyileşmemesi ve ekonomik veri açıklayan TÜİK ile diğer ekonomi kurumlarına karşı olan güvensizlik,
- Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin bütçeye her yıl giderek artan oranda olan maddi yükü, bu projelerinin tamamının finansal hesaplarının hatalı olduğunun anlaşılması ama gizlilik kararından dolayı proje şartnamelerinin ve hesaplama yönteminin bilinmiyor olması, diğer bir deyimle KÖİ projelerinin bütçe için adeta bir borç bataklığı haline gelme riski."
"DAMAT-KAYINPEDER İKİLİSİ"
"2020 yılına taşınan bu ekonomik riskleri çözecek bir ekonomi yönetimi maalesef yoktur. Ekonomiyi talimatla dizayn etmeye çalışan Damat-Kayınpeder ikilisinin sağlıklı ve gerçekçi bir ekonomi yönetim anlayışı olmadığı gibi risk yönetim algılaması da maalesef yoktur.
İYİ Parti olarak, öncelikle ekonomimizi krizden çıkaracak ve sonrasında güçlendirecek programımız ve projelerimiz hazırdır. Devleti yönetenler, muhalefetin önerilerini dikkate almamaktadır. Ancak biz İYİ Parti olarak, yine de hükümete ekonomiyi yöneten Sayın Cumhurbaşkanı ve Damat Berat ALBAYRAK’a bazı tavsiyelerde bulanacağız:
- Sadece büyüme yaratan ancak kalkınma yaratmayan projelerden ve iş anlayışından vazgeçiniz,
- Sadece rant yaratan konut ve inşaat sektörü yerine ihracata yönelik tarım ve sanayi üretimini destekleyin,
- Varlık fonunu derhal kapatın, bünyesindeki kurumları bütçeye dahil edip kamu denetimine açık hale getirin,
- KÖİ projelerini durdurun ve tüm projeler için finansal hesaplarını yeniden yapıp müzakere yolu ile tüm projelerin finansal hesap iyileştirmelerini gerçekleştirin,
- Kanal İstanbul gibi rant yaratacak ve rantı da yurt dışına transfer edilecek hayali projelerden vazgeçin. Önceliğiniz açlık sınırında yaşamaya mahkum olan halkımızın refah düzeyini artıracak ve istihdam yaratacak üretim modeline geçmek olmalıdır.
- Ekonomimizde kara deliğe dönüşen Suriyeli geçici sığınmacıların yurtlarına dönmeleri için gereken müzakereleri başlatın,
- Dünyada sermayenin yerini artık bilgi almıştır. Artık parası olan değil, bilgisi olan başarıya ulaşmaktadır. Klasik ekonomik sektörler artık yavaş yavaş yerini katma değer artışı yaracak şekilde belirlenen stratejik sektörlere bırakacaktır. Dünyadaki bu değişim ülkemizde mevcut sektörleri yok etmeden zamana yayılmış bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
- Ülkelerin gelecek 10 ile 20 yıldaki sorunu endüstrileşme değil, bilgi ve yeni teknolojiler yaratan sektörlere sahip olup olamayacağıdır. Derhal bilgi ve teknoloji yaratan sektörler ve ar-ge yatırımlarını teşvik ediniz.
- Her vatandaşın global Pazar ve piyasalara erişimi sağlanmalıdır. Bu kapsamda devlet, her kişi için internet erişimi, laptop ve pc sağlanması da dahil her türlü uluslararası erişim hizmeti ve aracını ücretsiz olarak sağlamayı hedefleyen bir program uygulamalıdır.
Tahmin etmiyoruz ama temenni ederiz ki, bu tavsiyelerimiz dikkate alınıp uygulama için gereken çaba gösterilir.
Halkımız, özellikle gençlerimiz umutsuzluğa kapılmamalıdır. İYİ Parti, başta ekonomi olmak üzere ülkemizin tüm problemlerini çözecek kadrolara sahip ve projeleri hazırdır.
Herkes emin olmalıdır ki, milletimiz bize ülke yönetimini emanet ettiği gün karanlıklar aydınlığa dönüşecektir."