İYİ Parti Başkanlık Divanı ülke gündemini değerlendirmek için haftalık toplantısını gerçekleştirdi.
Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Parti Sözcüsü Buğra Kavuncu, "Sanayicinin, esnafın, vatandaşın canı yanmaktadır. Yaşanmakta olan krizin, mevcut iktidar tarafından düzeltilebileceği umudu artık kaybolmuştur. Yapılan bölge ziyaretlerinde, partimizin, artık tek umut olduğunu gördük" dedi.
Kavuncu, geçirdiği ameliyat sonrası istirahat eden Akşener'in de göreve döndüğünü belirterek, "Öncelikle sizlerle güzel bir haberi paylaşmak istiyorum. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, geçirdiği başarı ameliyattan sonra, Pazartesi itibariyle görevinin başına dönerek makamındaki yerini almıştır" ifadelerini kullandı.
Kavuncu'nun açıklamaları şu şekilde:
"İYİ PARTİ'NİN KADROLARI ÜLKEYİ KURTARACAK TEK ALTERNATİFTİR"
Geçen hafta yapılan ziyaretlerde birçok görüşme yapılmış, birçok konu gündeme gelmiştir. Ancak tüm bölgelerde özellikle STK’larla yapılan görüşmelerde, öncelikli konu ekonomi olmuştur. Sanayicinin, esnafın, vatandaşın canı yanmaktadır. Yaşanmakta olan krizin, mevcut iktidar tarafından düzeltilebileceği umudu artık kaybolmuştur. Yapılan bölge ziyaretlerinde, Partimizin, artık tek umut olduğunu gördük. Bu umudu ayakta tutacak ve perçinleyecek şekilde hem çözüm önerilerimizi anlattık hem de ülkeyi yönetebilecek, liyakat sahibi kadrolarımızı tanıttık. İYİ Parti’nin tecrübe sahibi, işinin ehli kadroları, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaracak tek alternatiftir. Bu ziyaretler, bu gerçeğin vatandaşlarımız tarafından anlaşılmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla, önümüzdeki hafta gerçekleşecek ikinci tur ziyaretlerimizi, bu doğrultuda büyük bir heyecan ve şevkle yapacağız. Önümüzdeki hafta tekrar yeni komisyonlar yeni bölgeleri ziyaret edecekler.
"KATAR'DAN ALINAN UÇAĞIN DEPOSU KAÇA DOLACAK?"
Geçen hafta açıklanan YEP (Yeni Ekonomik Program), ekonomik krizin varlığını üstü örtülü şekilde kabul etmiş, ancak krizin asıl sebebi olan “özel sektör borçluluğu”na hiç değinmemiştir. Yani Sn. Cumhurbaşkanı, “Bizde kriz miriz yok, bunların hepsi manipülasyon” dedikten sadece bir gün sonra, Damat Berat Bey, verdiği rakamlarla ülkede kriz olduğunu itiraf etmiştir.
Yeni Ekonomik Program’da, enflasyonun %20’yi aşacağı, ekonominin ciddi şekilde yavaşlayacağı ve işsizliğin hızla artacağı vurgulanıyorken, nasıl olur da bizde kriz miriz yok diyebilirsiniz? Vatandaşın alım gücü yarı yarıya azalmışken, aldığı maaş kuşa dönmüşken, nasıl olur da bizde kriz miriz yok diyebilirsiniz?
Sanayicinin en büyük maliyet kalemlerinden biri olan elektrikteki artış %141’i bulmuşken, bu konuda alınacak önlemleri saymak yerine, nasıl olur da bizde kriz miriz yok diyebilirsiniz?
Son bir haftada açıklanan istatistikler, hem tüketicilerin hem de reel sektör firmalarının güveninin hızla düştüğünü göstermektedir. Şirketlerin ciro büyümesi, reel olarak 2016’dan beri en zayıf seviyesindedir. Konut satışları da hızla düşmektedir. Bu konuda alınacak önlemleri saymak yerine, nasıl olur da bizde “Bizde kriz miriz yok” diyebilmektesiniz?
Bizde kriz miriz yok deyip, insanların evladına kıyafet almakta zorlandığı, kışı nasıl geçirebileceğim diye düşündüğü bir ortamda, Katar’dan milyonlarca dolar değerindeki uçağı nasıl alabildiniz? Hediye olduğu ifade edilen Boeing 747’nin deposu, tam tamına 225.486 litre (59.567 galon) yakıt almaktadır ve deponun dolması için her seferinde ödenecek para, 280 bin ABD Doları’dır. O depo, Türkiye’de vatandaşın ödediği vergiyle doldurulacak… Biz İYİ Parti olarak vatandaşın yanında yer alıyor ve helal etmiyoruz. Yerel seçimlerde oy kullanırken herkesin hatırında bulunsun diye sormak istiyoruz; Türkiye’de kaça dolacak o uçağın deposu?
Anlaşılan odur ki bu kriz, “bizde kriz miriz yok” diyen, şatafat içerisinde yaşayan Saray’ın krizi değil, halkın krizidir. Devlet milletten kopmuştur, aynı dili konuşmamaktadır!
Af teklifi, tüm partilerin, STK’ların ve baroların görüşlerinin alınacağı bir komisyonda detaylarıyla tartışılmalıdır
Bildiğiniz gibi af kanun teklifi, 24 Eylül Pazartesi günü MHP milletvekillerinin imzasıyla resmiyet kazandı ve “infaz yasası değişikliği” teklifi olarak Meclis’e geldi. İyi Parti olarak yaptığımız incelemede, teklifin, sakıncalı olduğunu düşündüğümüz bazı hususlarını sizlerle paylaşmak istiyoruz:
"NEDEN İNFAZ YASASI DEĞİŞİKLİĞİ OLARAK SUNULDU?"
MHP’nin, bu teklifi TBMM’ye bir af teklifi olarak değil de infaz yasası teklifi olarak getirmesinin sebebi; af yasası için Meclis’in nitelikli çoğunluğunun (360) oyu gerekirken, infaz yasası için salt çoğunluğun (301) oyunun yeterli olmasıdır. Ancak tarafımızca bu hususla ilgili Rahşan affı olarak tabir edilen af yasasından sonra verilmiş Anayasa Mahkemesi kararları da irdelenmiş, söz konusu teklifin, Meclis salt çoğunluğunun oyuyla kabul edilmesinin, Anayasa’ya aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmesi yapılmıştır.
"UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR"
Hükümet her mecrada, ‘‘uyuşturucuyla mücadele’’ konusunda kendi tabirleriyle destan yazdığını belirtmektedir. Hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından kolluk kuvvetlerine ‘‘uyuşturucu tacirlerinin bacaklarının kırılması’’ talimatı verilmesi, hafızalarımızda henüz taze bir şekilde yer etmektedir. Oysa sunulan tasarının kapsamı içinde ‘‘uyuşturucu suçları’’ da bulunmaktadır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi zehirleyen uyuşturucuyla mücadele, İYİ Parti’nin kırmızı çizgisidir ve bu suçtan hüküm giyen sanıkların serbest bırakılmasına, İYİ Parti kesinlikle müsaade etmeyecektir.
Teklifin, ihaleye fesat karıştırmak, hileli iflas gibi suçları da kapsıyor olması akıllara, ‘’Hangi yandaş şirket ya da şahıs bu suçları işledi ve bu yüzden bu yasa çıkarılıyor?’’ düşüncesini getirmektedir.
Teklifte, kadına ve çocuğa karşı işlenmiş bazı suçlar kapsam dışı bazıları ise kapsam içindedir.
Yıllardır ülkemizin kanayan yarası olan kadına ve çocuğa karşı şiddeti bir türlü engellemeyen ve görmezden gelen hükümet gibi, yasa teklifi de bu durumu görmezden gelmiştir. Verilen yasa teklifinde, kadına ve çocuğa karşı işlenmiş olan suçlardan tecavüz, istismar ve kasten öldürme durumu kapsam dışı bırakılmış, fakat çocuğa karşı işlenmiş ‘‘Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması’’ suçu, af kapsamına dahil edilmiştir. Kadın ve gençlik hareketi olan İYİ PARTİ, her zaman kadın ve çocuğun yanında olacaktır.
ilgili kanun teklif, alelacele hazırlanmıştır. Kimlerin kapsama girdiği açıkça belirtilmelidir. Ayrıca defalarca aynı suçu işlemiş kimselere af getirilmesi, vicdanları yaralayacaktır. İlk defa suç işleyenle, aynı suçu sürekli işleyenlerin durumu, aynı kapsamda değerlendirilmemelidir.
Cumhurbaşkanı’nın; “Devlet, devlete karşı işlenen suçları affedebilir, şahıslara karşı şahısların işlediği suçu, devlet affedemez” tespitinden sonra, tasarı üzerinde MHP ve AKP’nin nasıl uzlaşacağını merak ediyoruz.
Tekrar etmek gerekirse, toplumun büyük kısmını etkileyecek böyle bir yasanın yangından mal kaçırırcasına çıkartılmak istenmesi, birçok konuda şüphe uyandırmaktadır. Rahşan affı olarak tanımlanan yasanın ülkemizde yaşattığı mağduriyetler ortadır, MHP’nin sunduğu kanun teklifiyle bu yasa, birçok benzerlik barındırmaktadır. Biz tüm partilerin, STK’ların, baroların da görüşlerinin alınacağı bir komisyonda katkı vermeye hazırız.
"LİDERLER HİÇBİR ZAMAN BU KADAR YÜK OLMAMIŞTIR"
BM toplantısında, Cumhurbaşkanı ve Donald Trump arasında ayakta yapılan sohbeti “görüşme” olarak nitelemek, bu ayaküstü karşılaşmayı, diplomatik manevra olarak tanımlamak, hem komik hem de çaresizliğin göstergesidir. Türkiye, ciddi, itibarlı, hatırı sayılır bir ülkeyken, diplomatlarımızın böyle utandırıcı ali cengiz numaralarına hiç ihtiyaç olmamıştır. Liderler, diplomatlarına hiçbir zaman bu kadar yük olmamışlardır!
Amerika-Türkiye ilişkilerinin düzelmeyeceği de artık aşikar olmuştur. Konuşmasında, ülkesine sığınan Suriyeliler için 4 kere Ürdün’e teşekkür eden Trump, 3.5 milyon Suriyeli sığınmacının bulunduğu Türkiye’yi ağzına bile almamıştır. Bu arada İran’la bile görüşme talebinde bulunan Trump, Türkiye’ye talepte dahi bulunmamıştır. Papaz meselesi halloluncaya kadar da yeni bir adım atılmasını beklemek, iyimserlik olacaktır.
"ERDOĞAN İKİ ARADA BİR DEREDE KALMIŞ DURUMDADIR"
Putin’in Erdoğan’a “sarı kart” gösterdiği Soçi toplantısının sonuçları kapsamında 10 ve 15 Ekim tarihli iki ultimatom da bulunmaktadır. Diğer ifadeyle; Türkiye, üstlendiği “tüm silahlı muhalefeti ağır silahlardan arındırma” görevini 10 Ekim’e kadar yerine getiremediği veya 15 Ekim’e kadar çatışma hattı boyunca 15-20 kilometrelik silahsızlandırılmış tampon bölge oluşturulamadığı taktirde, “Her yolu denedim” diyebilmek arayışında olan Ruslar, erteledikleri harekâtı, Suriye kuvvetleriyle birlikte başlatabileceklerdir. Erdoğan için ise “Günah benden gitti” demek fırsatı doğabilecek olsa da bu kez kendilerine ihanet edildiğini düşünecek “öfkeli çocukların” öfkesi, ülkemize yönelebilecektir. Kısacası Erdoğan, basiretsiz politikalarıyla "iki arada bir derede kalmış" durumdadır.
"UYGUR TÜRKLERİ İÇİN DE BEKLİYORUZ..."
Uluslararası Af Örgütü’nün son raporu da Çin’de yaşanan zulmü gözler önüne sermektedir. Yakınları kamplarda bulunan 100 kişiyle yapılan birebir görüşmeden elde edilen bilgilerle hazırlanan rapor, işin vahametini açıkça ortaya koymaktadır. İntiharlar başlamıştır. Sakal bırakma, başörtüsü takma, Uygur kültürünü yaşatacak faaliyetlerde bulunma, sakıncalı ülkeleri ziyaret etme -ki bunların içinde Türkiye de vardır- suç kabul edilmektedir. Bu kamplar adeta asimilasyon merkezlerine dönmüştür ve işkence yapılmaktadır. Yüzbinlerce aile parçalanmış durumdadır. Arakanlı Müslümanlar için, dünya kamuoyunda gösterilen aynı çabayı, Uygur Türkleri için de Hükümet’ten bekliyoruz.