İnsan bedeni ve zihni, karmaşıklığı ve gizemi ile zaman zaman şaşırtıcı olabilir. Bu gizemli olgulardan biri de plasebo etkisidir; yani, kişinin tedaviye olan inancının kendisini daha iyi hissetmesine neden olmasıdır. Bu etkide, iyileşme süreci kişinin inancından kaynaklanmaktadır ve inancın gücü burada oldukça belirgindir.
Tarih boyunca, sözlerin iyileştirici gücü birçok kültürde ve inanç sistemlerinde öne çıktı.
Şifalı dualar, binlerce yıldır çeşitli topluluklarda kullanılmış, kelimelerin hem bedeni hem de ruhu iyileştirebileceğine dair bir inanç oluştu.
Anadolu'daki "kocakarı ilacı" uygulamaları ve ağrılara karşı okunan dualar bu inancın örneklerinden.
Modern tıpta, doktorlara güvenimiz sayesinde reçetelerde yazılı ilaçları alarak iyileşiriz, ancak bu ilaçların etkisi sadece inancımızdan kaynaklanabilir.
Plasebo etkisi fiziksel olarak tedavi edici bir güce sahip değildir; bu etkisi, hastanın verilen ilacın işe yarayacağına olan inancından gelir. Bu durum, plasebo etkisinin beynin biyoloji üzerinde oynadığı bir tür oyun olduğunu ve inancın hayatımızda ne kadar büyük bir rol oynadığını gösterir.
Günümüzde, gerçek bir tedavi etkisi bulunmayan ancak iyileştireceğine dair inanç yaratan şifacılar dikkat çekti.
Beklentiler, algıyı etkiler ve bu nedenle bazı psikolojik tedavi yöntemleri kişileri daha iyi hissettirebilir.
Şifacıya duyulan güven ve kurulan ilişki, bireyin iyileşme sürecine bakış açısını ve inancını etkiler. Bu nedenle, şifacının etkisinin kısmen plasebo etkisi olmasıyla dikkat çekti.
nanç ve telkin de burada önemli rol oynar. Telkin, kişinin zihnine bir fikri aşılamak ve motive edici konuşmalarla eyleme teşvik etti.
Şifacılar, hastaları motive eden konuşmalar ve telkinlerle psikolojik bir etki oluşturarak iyileşmeye katkıda bulunabilirler.
Plasebo, kişiyi hoşnut ederken aynı zamanda kandırabilir. Şifacılar, "gerçek şifacı Allah'tır" gibi ifadelerle başarısızlık durumunda bahaneler sunarak sorumluluğu paylaşabilindiği bildirildi.
Bu durumda, "Allah nasip etmedi" gibi söylemler, inanan kişilerin itiraz etmeyeceği bir gerekçe olarak kullanılabilir. Böylece şifacı, sorumluluktan kaçabilir.
Şifacıların kullandığı yöntemlerin, çağdaş tıp ve psikoloji literatürü ile bilimsel bir dayanağının olmadığı bildirildi.
Şifacıların söylemleri genellikle modern tıbbı küçümseyici ve yetersiz gösterici bir tutum sergilediği ifade edildi.
Bu durum, insanları bağımlı hale getirip, sorgulanmayan öğretilerle tarikat geleneğine sokabilir.
Alman filozof Immanuel Kant, akıl sahibi bir varlık olarak aklınızı ve ruhunuzu korumanızı önerildi.