İTÜ’de neler oluyor?
Ne kahredici bir çelişki: Bölücü terörizm ülkenin bir ucunda mahalle mahalle ‘özerklik’ denemeleri yapar, ‘dokunulmaz’alanlar meydana getirirken, ülkenin diğer bölgelerinde âdeta yol verilmiş terörizm, üniversitelerde şiddet estirir!..
Bu utanç tablosunu hangi namuslu sorumlu izah edebilir? Peşmergenin ülkeye ‘İkinci Habur’ görüntüleriyle girdiği saatlerde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türk milliyetçisi öğrenciler demokratik tepkileri dolayısıyla terörün hedefi hâline geliyorlar... Genelkurmay Başkanlığı, Mersin’de iki yerde indirilen ve yakılan Türk bayrağı haberleri yapadururken, PKK yandaşları üniversiteleri kuşatmaya devam ediyorlar...
Üniversitelerde sabrın bütün sınırları zorlanıyor... Bunun tipik örneği İTÜ’de yaşanıyor... Düşünebiliyor musunuz, Yüksekova’da üç asker kahpece arkadan vurularak şehit ediliyor, bunu protesto için bildiri dağıtan vatansever öğrenciler, devletin ve güvenlik güçlerinin her şeyi ve bütün failleri bildiği ortamda saldırıya uğruyor...
İTÜ’de yaşananlar, hem güvenlik birimlerinin, hem de üniversite yönetiminin zaafı ve ayıbıdır... ‘Bilim yuvası’ kimliğinden hızla uzaklaştırılan üniversiteler katillerin rahatlıkla savunulduğu, mazlumlara ise sahip çıkmanın zor olduğu ‘ihanet platformaları’na dönüşürken, bu ülkede kimse rahat uyumamalı, uyuyamamalı...
***
Bu saldırıları hak etmek için ne yapmış İTÜ’lüler? Bildiri dağıtmaya kalkışmışlar üç şehit için!.. Silopi’de, Lice’de, Cizre’de değil, İstanbul’da!.. Genelkurmay Başkanlığı ‘ bölücü terör örgütü’nün saldırısını vurgularken, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın titizlikle kelime seçmesine ve ‘yüzü maskeli iki kişi’ tanımına itiraz etmişler, yüzde yüz haklı olarak... Medyanın ‘anlamlı’sessizliğine, yandaş medyanın sağır ve körlüğüne vurgu yapmışlar...
Yönetenlerin gafleti ve ‘masa arkadaşlığı’ dolayısıyla sahipsiz kalmış memleket dâvâsının altına hür ve bağımsız beyinlerini koyan bu öğrencilere bedel ödettirilmek isteniyor... İmralı’nın ‘kaygı ve düşünceleri’nin daha egemen olduğu ‘açılım süreci’ sayesinde taşlar bağlanmış durumda... Bu ortam teröre, teröriste ve öğrenci-militan karışımı tiplere hoyratça davranabilecekleri ‘doğal yaşam alanları’ kazandırıyor... Bugün ülke üniversitelerinin büyük çoğunluğu bu akıbete doğru sürükleniyor...
İTÜ’de PKK saldırganlığı sonucu yaralanan, fakülte binalarına girmesi engellenmeye çalışılan öğrenciler var... Medyanın olaylara ‘kasıtlı’ ilgisizliği, ilgilense bile ‘karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması’şeklindeki çarpıtmacı ve hafifleştirici tarzı dolayısıyla öğrenciler sosyal medyadan seslerini duyurmaya çalışıyorlar...
***
Hiç şüphe yok ki, bu saatten sonra İTÜ’de meydana gelebilecek her türlü saldırı ve eylemden sonra İstanbul Valiliği, emniyeti ve rektörlük sorumludur... Hukuk bu sorumluların yakasına bugün olmasa bile yarın mutlaka yapışacaktır...
İTÜ gibi ülkenin kalburüstü üniversitesi, PKK sempatizanlarının bir nevi ‘Hyde Park’ı olacak, ama bu yetmeyecek, örgüt militanlarının PKK adına saldırılar gerçekleştirebildiği, milliyetçi öğrencilerin eğitim hakkına tecavüzde bulunduğu bir ‘dokunulmaz alan’ olacak!.. Bu kabul edilemez... Bunu kabul eden veya sorumluluk sahasında olduğu halde müdahale etmeyen elbette bunun hukukî karşılığını görecektir!..
Eğitim gibi en temel anayasal haklarını kullanan öğrencilerin, devletin ‘önleyici’ ve ‘caydırıcı’ tedbirlerini, hangi sebeple olursa olsun, tatile gönderenler yüzünden mağdur olması kabul edilemez... Çünkü ‘konjonktür’ gizlemeye çalışsa da ‘tarih’, İTÜ’de olanları gizlemeyecektir...
Yaşıtlarının kendi geleceklerini her değerin önüne koyduğu bir dönemde, memleketin geleceğini baş tacı eden bu öğrencilerin meselesi hepimizin meselesidir...