Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey -Erden''in bir çocuk istismarı dosyasında çocuğun vekilliğini üstlendiği için "iftira ve hakaret” ile suçlandığı dava Konya 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı.
"POLİTİK BİR DAVA OLDUĞUBU BİLİYORUM"
Avukat Tozbey-Erden’i savunmak için 11 avukat mahkemeye katılırken müşteki erkek de davadaydı. Bianet''in aktardığına göre; İlk olarak savunma yapan Tozbey Erden şunları söyledi:
"İfademi Antalya’da talimat ile verebilirdim, buraya benimle birlikte onlarca avukatı ve dostumuzu sürüklemek yerine… Ancak adalet makamı ile yüz yüze gelmek istedik. Adalet mekanizmasının gözlerinin içine bakarak ifade vermek, savunma yapmak istedik." Sizler görevlerinizi yapıyorsunuz ancak aracı olan sizlersiniz ve sizin, meslektaşlarımın gözlerine bakarak neler yaptığımızı anlatmak istedim. Çabalarımız bilinseydi, meslektaşlarım bu davayı açmaya dahi lüzum görmezlerdi diye düşünmeden edemiyorum
Elbette bunun bir yanıyla politik bir dava olduğunu da biliyorum. Çocuklarımızı korumayan adalet sistemi, bizi yıldırmaya çalışıyor bunun farkındayım. Politik bir tarafın, bir örgütlülüğün, çocuk istismarını meşru kılmaya çalıştığını da biliyorum. Avukatlarımız savunmanın SEGBİS kaydı ile alınması hususunda talepte bulundu. talebimiz, iddia makamı tarafından reddedildi.
Ben sokakta yürürken yere çöp döken bir adama “istismarcı” demedim. Durup dururken demedim. Neden dediğimi şöyle anlatayım.
Marmara Üniversitesinden mezun olduktan sonra İstanbul Barosunun kadın ve çocuk hakları merkezinde yıllarca çalıştım. İstanbul''da avukatlık yaparken eşimin görevi nedeniyle Van''a taşındık. Van Barosunun kadın ve çocuk hakları merkezine katıldım.
Adli yardım sisteminin işlemediğini fark ettim. 2 yıl boyunca gönüllü olarak adli yardıma başvuran kadın, erkek, çocuk tüm yoksul insanların başvurularını aldım. Avukatların kabul etmediği, baskı nedeniyle çekindiği davaları ben aldım, tümüyle gönüllü ve ücretsiz olarak
Bir süre sonra Doğu Anadolu bölgesinde kadın, çocuk ve LGBT bireylerin şiddet davalarını kimsenin almadığını fark ettim. Özellikle cinayet ve tecavüz vakalarını. Hem mağdurların çok yoksul olması hem de aşiretçilik ilişkileri nedeniyle böyleydi bu durum
Ben sadece Van''da değil, tüm Doğu Anadolu bölgesinde bu davaları ücretsiz almaya başladım. Bu dönemde meslektaşlarıma gelen başvurularda dahi meslektaşlarım “bu davayı sadece Müjde Tozbey ücretsiz alır “ deyip bana gönderiyorlardı.
Ağrı Patnos''ta kızlarını istismar eden baba 68 yıl, Van''da iki kız çocuğunu istismar eden öğretmen 25 yıl, Iğdır''da kızını istismar eden baba 12 yıl, Kars''ta yine cinsel istismar davasında fail 13 yıl ceza aldı. Böyle onlarca davaya baktım tek başıma.
O dönem milletvekillerinden, idari yöneticilerinden destek mi gördüm? Tabii ki hayır. Tersine ölüm tehditleri, kan davasına dönüşeceğine dair tehditler ve defalarca fiziki saldırıya maruz kaldım.
Van''dan ayrılmadan önce Gürpınar ilçesinde bir yatılı okulda onlarca erkek çocuğuna yapılan cinsel istismarı duymuştum. Bu istismarı ortaya çıkarmak için karda kışta tek başıma köy köy dolaştım. Aileler ile görüştüm.
Öğretmenler ile görüşüp, Gürpınar Savcılığı aracılığıyla çok iyi bir soruşturma yürüttük, dava açıldı. İstismarcı 87 yıl hapis cezası aldı. Bunlar birkaç örnek. Tek başıma aldığım onlarca kadın cinayeti ve çocuk istismarı dosyası sayabilirim.
Bunları yaparken sosyal medya hesabım yoktu. Tabii ki ülkemizde kimseler duymadı. Ama kazandığım tecrübelerimi ülke içinde ve dışında onlarca eğitime, konferanslara katılarak aktardım. Polislere, jandarmaya, hakim ve savcılara, vali yardımcılarına defalarca eğitimler verdim.
Bu tecrübeler ve mücadeleler sayesinde Uğur Mumcu Hukuk Özel Ödülü ve Av. Ülcaz Olgun Onur Ödülüne layık görüldüm. 3 yıl önce meslektaşlarımla “Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği”ni kurduk, 3 yıldır başkanlık görevini yürütüyorum.
Bunları övünmek için anlatmıyorum.Övünmeye ihtiyaç duymuyorum, ya da derneğimizin reklamını yapmak için de anlatmıyorum. Adalet sistemimizin benim gibi,burada bulunan meslektaşlarım gibi insanları böyle bir yargılama ile yormasının nelere mal olduğunu görebilin için anlatıyorum
SUÇLAMALAR
Bu davadaki suçlamaya gelince… Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneğini, Van’dan Antalya’ya taşınmamız üzerine, dostlarımızın ve meslektaşlarımızın ısrarı üzerine kurduk. Benim Doğu Anadolu’daki tecrübelerimin üzerine kurulan bir dernek. Alanı sadece kadın cinayetleri ve çocuk istismarları.
Amacımız az konuda profesyonelce hareket etmek. Sadece hukuk derneği de değiliz. Mağdura sadece adliye koridorunda değil, sonrasında yaşamını kolaylaştıracak ne varsa onu yaparak sahip çıkıyoruz. Çatısı bozuksa yaptırıyoruz, tableti yoksa alıyoruz...
Sağlık sorunları için psikiyatrist, kadın doğum uzmanı sağlıyoruz. Eğitim bursu veriyoruz üniversiteye kadar. Sinemaya gidiyoruz, birlikte yemek yiyoruz. Kendisini güçlü hissetmesini, yalnız hissetmemesini sağlıyoruz.
Ama maalesef ki Konya’daki kızımıza bu kadar destek olamadık ki, olay buralara kadar geldi. Sosyal medya hesaplarımıza baktığınızda göreceksiniz, öldürülen kadınların fotoğrafları, davaları hakkında birçok bilgi bulunmakta.
Ancak çocuk istismarı davalarımız hakkında tek bir bilgi bulamazsınız. Çocuğumuzu rencide etmemek, korumak için bilgi paylaşımı yapmayız.Duruşmamız var deriz, mahkeme ismini dahi vermeyiz. Buradaki amacımız derneğimizin bu davalara baktığını göstermektir ki, mağdurlar bize ulaşsın.
Konya’dan kızımızın annesi beni aradı. Anne, eşinin tutuklandığını ve avukat ihtiyaçları olduğunu söyleyince dosya evraklarını isteyip, avukat ataması yaptık. Anne o kadar mağrurdu ki bize sadece hukuki destek için başvurdu. Oysa çok yoksullarmış
Oysa ki bilsek eğitim bursu dahil birçok destek sunabilirdik. Başka konularda destek olmayı ihmal etmişiz, bizlerin hatası. Dönem dönem gittiğimiz şehirlerde mağdur aileler ile görüşüyoruz. Derneğimize başvuran ailelerin evlerini ziyaret edip dayanışmamızı gösteriyoruz.
Konya’ya, annenin başvurusundan yaklaşık bir ay kadar sonra başka işlerim için gelmiştim. Anne ve kızı benimle görüştü. Kızımızı dinleyince istismarın kesinlikle gerçekleştiğini anladım. Zaten 10 yıldan fazla bir süredir bu alanda çalışınca, onlarca çocukla görüştükten sonra. Dava aşamasında kızımızın cinsel istismar nedeniyle psikolojisinin bozulduğuna dair iki ayrı rapor da bu görüşümü doğruladı.
Fakat bir süre sonra anne beni kendi telefonumdan arayarak, tehditler aldığını, ailenin baskılar yaptığını, kapısının tekmelendiğini, çok korktuklarını söylemeye başladı. Bu söylemler bir defa değil, defalarca oldu. Biz de anne ve çocuk için koruma kararı aldık.
Ama tehditler devam etti. Bir süre sonra baba, tutuksuz yargılanmaya başladı. İtiraz ettik, tehditlerin devam ettiğini, ailenin şikayetini etkileyeceğini söyledik ama ikna edemedik mahkeme heyetini. Öyle de oldu.
Kızımız, babasının numarasından beni aradı “Müjde abla babam artık yatağıma girmeyecek, beni affet dedi”. Annesi “Müjde hanım eşim bize söz verdi,artık dayanacak gücüm kalmadı, bir daha yapmayacak" dedi. Ve aynı hafta içerisinde davadan azledildik. İlk duruşmada da baba beraat etti
"RAPORLARA RAĞMEN BABA BERAAT ETTİ"
Anne ile defalarca görüşmek istedik yüz yüze “evde baba var gelmeyin” sakın deyip bizden kaçtı. Burada kim suçlu? Raporlara rağmen istismarcı babayı beraat ettiren adalet sistemi mi, yoksullaştırılan, yalnızlaştırılan anne ve kızı mı, yoksa babaya istismarcı dediğimiz için biz mi?
Keşke bizler gerçek suçlu olsaydık, eğer anne ve kızına faydası dokunacaksa. Ama bizler suçlu değiliz. Bizler sadece yoksul, haksızlığa uğramış, yalnız hissettirilmiş, çaresiz hissettirilmiş kadın ve çocukların yanında saf tutanlarız.
TV programına gelince... 20 yıllık avukatlık mesleğimin 16 yılında kadın ve çocuklar için emek harcayan bir avukatım, gazetecilerin dediğine göre ülkemizde gönüllü olarak bu davaları bu kadar çok sayıda alan, Doğu Anadolu bölgesinde bu davaları almaya cesaret eden tek avukatım.
Kamuoyunu bilgilendirmek , uyarmak, mağdur edilmişlerin güçlü olduklarını, yalnız olmadıklarını söylemek ile görevliyim. Kamuoyunu bilgilendirirken de kendi davalarım hakkında bilgi veririm, örneğin derneğimizdeki diğer avukatların davalarından bahsetmem. Etik olmaz diye.
TV programında söylediğim sadece “Konya''da istismarcı bir baba olduğu ve maalesef beraat ettiği” idi. Kendi davamdan bahsediyor, davanın sonucundan haberdar ediyordum. Bu cümlemden müşteki olduğu nasıl anlaşılmış, anlayamadık. İsmini asla zikretmedik. Yani müştekinin beraatinden sonra bizim tarafımızdan hiçbir şey yapılmazken; müşteki sayesinde bize mücadele alanı çıktı. Buna rağmen tekrar ediyorum, müştekinin adını, bilgilerini paylaşmadık. Ancak her defasında müşteki, kendisini öne çıkarmaya çalıştı.
Son olarak arabulucu aracılığıyla bizden 20 bin TL verirsek şikayetinden vazgeçeceğini söylemiş. Bizler de her zamanki gibi güldük. Adalet sistemimizin bu insanların kendilerini haklı görmesini sağlamasına güldük. Üzülerek güldük.
Çocuklarımızın bu insanların kucağına atılmasına vah ederek güldük. Elbette kimin haklı olduğunu biliyoruz. Ben haksızlık etmediğimi, çocuğun yanında olduğumu, onlar güçsüz hissetmesin, zayıf hissetmesin, yalnız hissetmesin diye mücadele ettiğimi biliyorum
Yıllardır buna emek verdiğim için bir gün dahi pişman olmadım, gurur duyuyorum ülkemin çocukları için mücadele etmekten. Her şey onların iyiliği, yararı, geleceği için. Teşekkür ederim dinlediğiniz için…"
MAHKEME ERKEĞİN TALEBİNİ KABUL ETTİ
Müşteki elinde ses kaydı olduğundan bahsetti. Mahkeme "konumuz ses kaydı değil, TV''deki hakaret iddiası" diyerek yanıtladı.
Bunun üzerine müşteki, savunmaları okuyup beyan bildirmek için süre talep etti. Mahkeme de verdi.
Mahkeme, Derneğin Adalet Bakanlığından soruşturma izni talebinin de "bilahare düşünülmesine" karar verdi. Bir sonraki duruşma, 1 Haziran’da.