İstila altında bir bayram daha! (20 Ağustos 2012)
Ne yazık ki, İslam ülkelerinden bazıları ya “istilâ altında” ya da “yok olma” tehdidiyle bir Ramazan Bayramı daha geçiriyor.! Libya’da oynanan “kanlı oyun”, Mısır, Tunus ve Yemen trajedisinin yanı sıra, komşumuz Suriye’de yaşananlar, gerçekten de, kutsal bayramımıza gölge düşürüyor.
Öte yandan, Afganistan’ın yanı sıra, demokrasi getirme gerekçesi ile Irak’ta ABD ne yazık ki, ülkeyi bir “iç savaş” tehlikesinden uzaklaştıramıyor.
Irak’ı tehdit eden iç savaş ihtimalinin boyutu o kadar “hassas”ki, “mezhep” çatışmasına da dayanıyor.
Oysa, belki de dünyada en fazla “mezhep” duyarlılığı, asırlardan beri Irak’ta yaşanıyor.
Kerbela faciasından sonra, aralıklarla meydana gelen “mezhep” çatışmalarında binlerce kişinin can verdiği, acıyla hatırlanıyor.
Etnik ve mezhep ayrılıklarının kasıp kavurduğu Irak’ta her olaydan sonra Kürtler’in ekmeğine yağ sürülüyor.
Irak’ın kuzeyinde hâkimiyeti eline geçiren Kürt oluşum, petrol gelirlerinin de büyük bir kısmını “gasp” ediyor.
ABD ve müttefiklerinin dümen suyundan giden Kürt oluşumu, “mezhep” kavgalarından fazla etkilenmiyor.
Ne var ki, Kürt oluşumu her an ABD tarafından “vurucu güç” olarak kullanılma emrivakisiyle “tedirgin” oluyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, komşumuz Irak’taki yangının bölgeyi sarması tehlikesi de görünüyor.
Gelişmeler, her şeye rağmen ABD’nin yanlış politikasını adeta sergiliyor.
Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, eğer Irak ve Suriye’de olayların önüne barışçı bir biçimde geçilemezse, bölgemizi özellikle ülkemizi de zor günler bekliyor.
ABD, Orta Doğu’yu tamamen Şiiler’in hâkimiyetine veya tehdidine bırakmak istemiyor.
Bu “tehlikeli” süreç ise, ABD’nin tasarladığı, İran’a askeri müdahaleyi bile “olumsuz” yönde etkileyecek duyarlılıkları beraberinde getiriyor.
Bu arada, Sudan’ın ikiye bölünmesine, en azından Müslüman dünyası yavaş yavaş uyanırken, Suriye’de de, böylesine dramatik bir parçalanma bekleniyor.
Anlaşılan; daha çok ramazanlar, bayramlar, yabancı güçlerin gölgesi altında kutlanmayı veya yaşanmayı bekliyor.
Gerçekten de, bölge de, İran’ın “nükleer silah” kullanma hatta bulundurma ihtimalinden bile korkan, çekinen bir İsrail’in bulunması dengeleri altüst ediyor.
Geleneksel dostu ve müttefiki İsrail’i her şeye rağmen korumaya adeta “ant içmiş” bir ABD’nin asıl niyeti ise, tehlikeleri ortadan kaldırarak, “enerji güvenliğini” sağlamakta “saklı” bulunuyor.
ABD’nin çok eski yıllara dayanan ve ortam buldukça parça parça uyguladığı bu politikası artık su üstünde yüzüyor.
Ne var ki, ABD’nin, “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi”nin sık sık, İran gibi sert kayalara çarpması artık sürpriz sayılmıyor.