Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de 46. Muhtarlar Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında, "En büyük üzüntüm, İstiklâl Marşı’mızın hakiki mânasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış olmasıdır" dedi. Bu sözlere Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy Argon şöyle cevap verdi: "Allah bu millete bir daha ne güftesi ile ne bestesi ile yeniden İstiklal Marşı yazdırmasın".
İstiklâl marşları, milletlerin buhranlı devirlerinde doğarlar ve o devirlerin duygu, heyecan ve arzularını yansıtırlar. Türk İstiklâl Marşı da, milletimizin yakın tarihinde yaşadığı en buhranlı ve sıkıntılı bir devirden, İstiklâl Savaşı’nın ortalarından doğmuştur. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, kan ve barut kokan o buhranlı günlerde yazdığı İstiklâl Marşı’nda, Türk milletinin milli ve manevi duygularını ve vatan sevgisini dile getirmiştir. Topyekûn milletimizin duygularına tercüman olan bu marş, I. Meclisin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda dört defa ayakta dinlenerek Türk İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir.
Akif, İstiklal Marşı’nı, kahraman ordumuza ithaf etmiş ve bu marş için “O benim değil, milletimin malıdır” diyerek şiirlerini topladığı tek eseri Safahat’a almamıştır. Ömrünün son günlerinde, hasta yatağında kendisini ziyarete gelen bur dostunun “Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı?” sorusuna verdiği cevap oldukça manidârdır: “Onu bugün ben bile yazamam. Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!”…
İstiklal Marşı'nın ilk bestesini Ali Rifat Çağatay, halen yürürlükte olan ikinci bestesini ise, Osman Zeki Üngör yapmıştır. İstiklal Marşı'nın kabulünden sonra marşın bestelenmesi için düzenlenen yarışmaya katılan 24 besteci, değişik biçimlerde 24 beste yapmışlardır. Kurtuluş Savaşı'nın devam etmesi, Meclis'in Kayseri'ye taşınmasının gündeme gelmesi üzerine yarışma sonuçlandırılamamıştır. Her bölgede 24 bestenin ayrı hali çalınmıştır. Yarışmacılardan İsmail Zühtü Bey bestesi Ege bölgesinde, Ahmet Yekda Bey bestesi Trakya bölgesinde, İstanbul çevresinde Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi söylenmiştir.
Beste karmaşası üç yıl sürmüş, 1924 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nda oluşturan kurul, yaptığı değerlendirmede Ali Rıfat Çağatay'ın Türk müziği tarzındaki Acemaşiran makamında yaptığı besteyi seçmiştir. Ali Rıfat Bey'in bestesi, 1924'ten 1930 yılına kadar çalınıp söylenmiştir. 1930 yılında milli marşın bestesi değiştirilerek, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefliğini yürüten Osman Zeki Üngör'ün bestelediği marş kabul edilmiştir. İstiklâl Marşı, 1930 yılından günümüze kadar, 88 yıldır Osman Zeki Üngör'ün bestesi ile söylenmektedir.
1982 Anayasası’nın, değiştirilemeyecek üç maddesinden biri olan “III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti” başlıklı 3. Maddesinde, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklâl Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır” denilmektedir.
Görüldüğü gibi İstiklâl Marşı, Anayasa’nın koruması altına alınmış milli değerlerden biridir. Marş, güftesi ve bestesi ile bir bütündür. Bu sebeple, beste değişikliği yasal olarak mümkün değildir. Ayrıca, içte ve dışta bu kadar çok sorun varken, bu tartışma çok zamansız ve gereksizdir.
Son olarak, toplumda bu kadar kutuplaşma ve bölünmenin olduğu bir ortamda, milli birliğimizi sağlayan önemli bir milli değerimizle oynama, fayda yerine zarar getirecektir. Bu sebeple, İstiklâl Marşı ile oynamayalım.