Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

İstifaya zorlanan başkanlar!

Her şey 16 Nisan referandumuyla başladı. Böylece anayasal olarak siyasi partili cumhurbaşkanlığı dönemi açılmış oldu. Referandum sonucu kabul edilen anayasal hükümlerin 2019 yılında yürürlüğe girmesi öngörülürken Cumhurbaşkanının partiye üyeliğiyle ilgili hüküm derhal yürürlüğe sokuldu. Bu durum her şeyin hesaplı kitaplı yapıldığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasal olarak AKP'nin genel başkanı olmasının yolu böylece açıldı. 21 Mayıs 2017 tarihinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP'nin genel başkanlığı koltuğuna oturdu.

Demokrasi diye bir şey varsa…

Erdoğan AKP genel başkanı olduktan sonra katıldığı ilk toplantıda "metal yorgunluğu" var, "teşkilatlarımızı güncelleyeceğiz" dedi.

Bu defa AKP'nin genel başkanı olarak Erdoğan, bazı partili belediye başkanlarına görevlerini bırakmalarını emretti.

Başkanlardan bazıları doğrudan olmasa da 'demokrasi denilen bir şey var, biz halkın önüne çıktık, halkı ikna ettik ve halkın oyunu alarak seçildik' mesajını verdiler. Daha açıkçası 'biz seçimle geldik, seçimle gideriz' demiş oldular.

Bunun üzerine Erdoğan, "Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamın boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor?" dedi.

Bu söylemde yanlış olan ve gözden kaçırılan bir şey var, o da başkanları makama kimin getirdiğidir. Demokrasilerde belediye başkanlarını parti ya da genel başkan makama getirmiyor. Parti, belediye başkan adaylarını halkın önüne götürüyor, halk da belediye başkanlarını makama getiriyor ya da getirmiyor. Belediye başkanlarından makamı doldurmasına ve boşaltmasına da ancak onu oraya getiren halk karar veriyor.

Hatta kimin metal yorgunu olup/olmadığına da ancak halk sandıkta karar verir.

Bir yerde yöneticileri halk getirip halk götürüyorsa orada demokrasi vardır. Halkın getirdiklerini silahlı güçler darbeyle ya da siyaset ağaları tehditle görevden alıyorsa orada demokrasiden değil vesayet rejiminden bahsedilebilir.

Bir yerde demokrasi diye bir şey varsa orada Cumhurbaşkanı ya da bir parti yönetimi, halkın seçtiği kimselere 'metal yorgunluğu var hadi görevden ayrılın' diyemez!

Hasbi ya da hesabi olmak!

AKP Genel Başkanı Erdoğan, baskılara karşın seçilmiş bazı belediye başkanlarının istifa etmemesi üzerine "hesabi değil hasbi olacağız" dedi. Halbuki hasbilik ya da hesabilik yalnız belediye başkanları için değil herkes için geçerlidir. Dahası bir davranışın hasbi mi, hesabi mi olduğuna kim karar verecektir? Tek bir kişinin görevdeki insanları hasbi ya da hesabi olarak kategorilere ayırması da doğru bir değerlendirme biçimi değildir.

Gerçek hasbilik, halkın oylarıyla seçilmiş olan başkanın, kudret elitinin baskısı ya da tehdidiyle değil halkın oylarıyla makamdan gitmeyi kabul etmesidir.

Başkanlar halktan aldığı iradeyi kudret elitlerine çiğnetemezler. Zorbalığa karşı harbi davranmasını da bilmelidir.

Başkanların hasbi olmaları yetmez harbi de olmaları gerekir.

Demokrasilerde seçilmiş olan bir kişiye "gereğini yapmayan olursa biz gereğini yaparız" tehdidinin de yeri yoktur. Baskılara karşı koyabilmek için harbi olmak gerekir.

Başkanlar hangi gerekçe ile istifa ettiriliyor?

Yıllarca AKP'li belediye başkanları için muhalefetin yaptığı her eleştiriyi iktidar haksız isnat ve ithamlar olarak değerlendirdi.

AKP iktidarı, AKP belediye başkanları için yapılan haklı itirazları bile yanlış ve haksız eleştiri olarak sundular. Her şart altında belediye başkanlarının yanında ve arkasında durdular.

Gelinen aşamada neler oldu ki yorgunluk nedeniyle bu başkanların görevden ayrılmaları isteniyor. Yirminin üzerindeki başkanın tamamı metal yorgunu mudur? Metal yorgunluğunun belirtileri nelerdir?

Halkın seçtiği herhangi bir belediye başkanının hangi yanlışı, yetersizliği ya da başarısızlığı oldu da istifaya zorlanıyor? Bunları halkın bilme hakkı vardır.

Yazarın Diğer Yazıları