İstifada “yenge” ağırlığı!..
Havaalanında, “istifayı onaylamıyorum” dedi.
Latin Amerika yolunda kabin ekibine daha geniş açıklamalar yaptı.
Recep Erdoğan havada, hem Hakan Fidan’a hem de “Başbakan” Ahmet Davutoğlu’na sert sayılabilecek eleştiriler yöneltti. “Hakan Fidan’a çok güvenmiştim. MİT’in başına ben getirmiştim” dedi.
Geniş söyleşideki bu satırları, Hakan Fidan’ın ilk gelişini ve yerini bilen biri olarak tebessümle (!) okudum. Erdoğan’ın “Hakan Fidan’a sitemi” olarak yumuşatılmaya çalışılan açıklamalarda bence daha önemli ve dikkatle incelenmesi gereken bölümler vardı. Şöyle;
“Şahsımla ailem ile ilgili ölüm tehditleri var.”
“Tek başıma kalsam da paralel ile mücadele edeceğim.”
Recep Erdoğan’ın paranoyayı da aşan suikast korkusunu yine çok öncelerden bilirim. Bu sefer daha da dikkatimi çeken ölüm korkusu ile beraber, içine düştüğü yalnızlık psikolojisini açıktan dışarı vurmasıydı.
Bütün olup bitenleri anlayabilmek için iktidardaki patlağı açıktan fotoğraf olarak ortaya koyan kaçaksaraydaki 19 Ocak toplantısına tekrar dönmemiz ve Ahmet Davutoğlu’nun dişlerini ve yumruklarını sıktığı o unutulmayacak kareyi tekrar hatırlatmamız lazım. Hem Recep Erdoğan’ın Başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde hem de toplantı ve sonrasında AKP içindeki kavgaları YENİÇAĞ’da en doğru şekliyle okudunuz. Şimdi 19 Ocak’tan kalan bir sır perdesini daha aralayalım. Bakanlar Kurulu toplantısına geçmeden baş başa yapılan ikili görüşmeyi. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlıktan istifası anlamına gelecek sözlerine ve tepkisine...
Recep Erdoğan’ın oldukça sert fırçalar attığı görüşmede söz, 4 eski Bakanın Yüce Divan oylaması ile ilgili tartışmalara gelir. Erdoğan, Davutoğlu’nun “kendi istekleri ile Yüce Divan’a gitsinler ve aklansınlar” sözlerini hatırlatır, “Sen Başbakancılık oynadığını mı sanıyorsun? Anlamıyor musun? Burada hedef olan benim. Operasyon bana yapılıyor” diye çıkışır. Yediği fırçalardan abandone olan Davutoğlu da “O zaman toplantıya ben katılmıyorum. Gidin siz başkanlık edin ve toplantıyı yapın. Ben yokum” der ve odayı terk eder. Gerginlik salonda bekleyen Bakanlara yansır ve krizin çözümü için ikna çalışmaları başlar. Uzun bir süre dil dökülür Ahmet Davutoğlu’na toplantıya katılması için. Sonunda bir şartla kabul eder Ahmet Hoca; “Bakanlar Kurulu’nun tek gündem maddesi olacak çözüm süreci ve iç güvenlik.” “Başbakan”ın şartı kabul edilir. Yalandan kameralara görüntü vermek için beraber salona girilir. İçişleri Bakanı Efkan Ala uzun sunumunu tamamlar. Ahmet Davutoğlu devreye girer. Bakanlar Kurulu’na bizzat çağırdığı Jandarma Genel Komutanı Abdullah Atay’a sözü vermeden önce “şimdi gerçekleri dinleyelim” der. Atay, içerideki gerginlikten o kadar çok etkilenir ki toplantı sonrasında yakın çevresine, ne kadar heyecan içinde sunum yaptığını ve de sık sık su içmek zorunda kaldığını anlatır.
Bugüne tekrar gelelim...
Dikkat ederseniz onca tartışmaya rağmen MİT Müsteşarlığından istifa eden Hakan Fidan’dan ses seda çıkmıyor. Merak ettim. Yakın çevresinden edindiğim bilgilere göre, Erdoğan’ın onaylamamasına rağmen Fidan’ın istifasında “yenge hanım” çok etkili oldu. Fidan’ın yakın çevresinin iddialarına göre Fidan, Erdoğan’ı ikna etmek için çok uğraştı, “yoruldum” dediği de doğruydu. Fakat en son görüşmede Fidan, Erdoğan’a, “Benim aile hayatım kalmadı, darmadağın oldu. Çok çalışıyorum ev bark yüzü görmüyorum. Eşim de mutlaka istifa etmemi istiyor. Lütfen beni anlayışla karşılayın. İstifa ediyorum” dedi. Erdoğan çok bozularak istifayı kabul etti.
Tam bu noktada bir hatırlatma yapalım. ADSIZ’ın arşivine bakarsanız Hakan Fidan’ın AKP çarkına dahil edilişinin Abdullah Gül ile olduğunu. Başbakan baş danışmanlığı görevim sırasında Hakan Fidan’ı tanıdığımı aktarmıştım. Ahmet Davutoğlu’nun da dış politika baş danışmanı olduğu günlerde Gül, Fidan’ı ona teslim etmişti. Fidan, Davutoğlu’nun masasının yanında oturduğu bir sandalyede mesai yapar, rahle-i tedrisattan geçerken ara sıra da Gül’ün konuşma metinlerini yazardı. Fidan’ın yükselişleri de Gül ve Davutoğlu sayesinde olmuştur. Gerçekte garip olan ise yollar ayrıldığında kapışmalar patladığında Fidan’ın Erdoğan’ın yanında kalmasıdır.
AKP kulislerine dönelim;
Klasik Ankara Salı’sında (dün) gün boyu Erdoğan’ın Fidan açıklamaları tartışıldı. Uçak eleştirilerinin ardından AKP’de özellikle Erdoğan’a yakın çevrelerde şu görüş hakim oldu;
“Fidan safını belli etti. Ahmet Davutoğlu’nun yanına geçti. Oyunu da Abdullah Gül kurguluyor.”
AKP kulislerindeki yorum ve iddialara göre; Ahmet Davutoğlu, başkanlık sistemini kurgulayan Erdoğan’a karşı derinden alttan oyma operasyonu yapıyor. Hatta İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı da yanına çekebilmek için zorluyor. Seçim sonrasında Ala kabinede olmazsa sürpriz olmaz. Ve seçim sonrası Davutoğlu-Fidan ikilisi, Başkanlık sistemine karşı açıktan güçlü bir direniş sergileyecek. Dün kulağımıza gelen çok önemli bir bilgi de Erdoğan’ın Fidan hakkında uçakta kabin ekibi gazetecilere daha ağır laflar ettiği, fakat bunun sansürlendiği yönündeydi. Teyit imkanı bulamadık ama daha önce benzerlerini bildiğimiz için pek de yadırgamadım.
Bu fotoğrafa bir de; Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Erdoğan’ın yerden yere vurduğu Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı sahiplenmesini, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da destek atmasını ekleyin. Kulislerde Abdullah Gül bağlantılı milletvekillerinin bazı üç dönemliklerle birlikte seçime 1 ay kala AKP’den istifa edeceğine ilişkin söylentiler de düştü. Bunu da katın.
Orhan Babadan şarkılar patlatan Erdoğan yakında tarz değiştirip “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızları”mı mırıldanmaya başlar acaba?..
Salı’dan son not;
AKP, bir kez daha ertelediği iç güvenlik paketi için MHP ile temasa geçti. Alt kanallardan yürütülen görüşmelerde MHP’ye “Siz poşu takmıyorsunuz, molotof atmıyorsunuz. CHP-HDP ile aynı kulvara düşmeyin. İstediğiniz rötuşlar varsa yapabiliriz. Gelin destek atın” diyor.
Bu satırların yazıldığı sırada “Başbakan”ın çözüm süreci iç toplantısı devam ediyordu. Sıkıntılardan biri İmralı ve Kandil’e sözü verilen KCK’lı hasta mahkûmların affına bulunacak formüldeydi. “KCK’lıları affetsek yasadan DHKP-C ve diğer aşırı sol örgütler de faydalanacak. Cumhurbaşkanının konvoyuna DHKP-C canlı bomba eylemi yaparsa, bunu yapan da affedilenlerden biri çıkarsa, nasıl izah ederiz” diye kara kara düşünüyorlardı.