İsteyene Türkiye'yi kepaze etme yolu açıldı
Sair zamanda Ankara simidinin olduğu ortamlarda dikkatimi başka bir şeye yöneltmem çok zor oluyor ama mevzubahis on yüz bin milyonuncu "son viraj" ilan edilen yerel seçimin (kimine göre kilit, kimine göre anahtar partisi olma niteliğini koruyacak gibi görünen) İYİ Parti'nin stratejisi olunca, nefsime bayrak açtım, yemedim içmedim (hadi yalan olmasın ucundan azıcık yedim-içtim) ve bütün dikkatimi, dün YENİÇAĞ Ankara bürosunu ziyarete gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in anlattıklarına verdim.
"MERSİN VE MANİSA'YI ALACAĞIZ"
En merak edilen yerden başlayayım;
"İttifak" konusunda henüz parti organlarında alınmış bir karar da, CHP'yle yahut Kemal Kılıçdaroğlu ile kurulmuş resmî bir irtibat da yok.
Akşener her fırsatta, (yarın öbür gün "iş birlikçi" derler diye "iş birliği" demekten de vazgeçmiş) "güç birliğine hazır oldukları"nı söylüyor ama bütün diğer ihtimallere hazırlanmayı da ihmal etmiyor. Teşkilatlar, Yerel Yönetimler ve Seçim İşlerinden sorumlu üç genel başkan yardımcısının başkanlığında oluşturulan 60 kişilik bir komisyon, "bütün il ve ilçelerde seçime tek başına girecekmiş gibi" çalışmaya başlamış bile. Programlarında ilk iş, illerin ziyaret edilmesi ve adayların/aday olmasının faydalı olacağı öngörülen/önerilen kişilerin tespit edilmesi var. 24 Haziran'da, "ikinci parti" oldukları yerlerdeyse özel bir çalışma yapacaklar.
Akşener, iddiasında ısrarlı:
- İster güç birliği olsun, ister tek başımıza Mersin ve Manisa'yı alacağız!
Neye dayanarak bu kadar kesin konuştuğunu soruyoruz;
"Milletimize" diyor manidar bir gülümsemeyle.
KAZANABİLİR İLLERE KADIN ADAY
İsmen belli olmasında, "körün fil tarifi"ne benzer tarifler açıklamaya başladı siyasi partiler. Acaba, İYİ Parti'nin "ön koşulları" neler?
"MİT raporu" istemiyor ama adayların sadece resmî değil "gayriresmî olarak da kriminal bir durumu olmaması" İYİ Parti için öncelikli.
"Benim özel talebim, özellikle kazanabilir yerlerde kadın aday göstermek olacak" diyen Akşener, yerel seçimde seçmenin yüzde 64,8'inin "adaya bakarım" dediğini bildiren bir araştırmadan bahsediyor ve "bu kişi şehrimizi iyi yönetir" ortak algısını oluşturabilecek adayları tercih edeceklerini kaydediyor.
Peki ya aday gösterecekleri milletvekilleri var mı?
TBMM'deki milletvekili sayılarını azaltmamak için buna sıcak bakmıyor Akşener. "Ama" diyor; "İllerini alabilecek durumda olan birkaç arkadaşımız var, onların muadillerini bulmaya çalışacağız. Zorunda kaldığımız takdirde onlar aday olabilirler."
IMF'YE GİTMEK ZORUNDA KALACAKLAR
Akşener'in değerlendirmesi, ekonomiden, dış politikaya iktidarın her alandaki yegane gayreti "31 Mart'a kadar durumu idare etmek" olacağı yönünde.
Misal, "31 Mart'tan sonra zam yağmuru olacağını, dahası, sövdükleri IMF'ye gitmek zorunda kalacaklarını" söylüyor.
"Sosyal patlama"nın lafını bile etmek istemiyor "Allah korusun" diyor ama "kıtlık, 70'lerdeki tüp kuyruklarını andıran sıkıntılar"ın gündeme gelebileceğini ve orta sınıftan bir "ne oluyor" sesi yükselebileceğini belirtiyor.
Ama Akşener'in asıl "tehdit" algısı, sosyal dayanışma ruhunun gitmesi, "Ergenekon", "FETÖ" diye grupların kafasında korku blokları oluşması ve jurnalciliğin teşvik edilmesi merkezli. Trajikomik bir örnek veriyor:
"Edirne'de bir kayınvalide doktor olan gelinine kızıyor. "FETÖ'cü" diye şikayet ediyor. Onunla birlikte doçent oğlu da tutuklanıyor. Ona verilir sandığı torunları Çocuk Esirgeme'ye yollanıyor... En son Menzil şeyhinden yazı bekleniyordu, "FETÖ'cü değil Menzilciler" diye..."
"Yan komşusu açlıktan ölse görmeyecek" hâlâ kendini önceleyen bir iktidarın durumu toparlayamayacağını savunuyor Akşener:
- Nasıl bir endişe içindeki bütün siyasi teamülleri yıkıyor ve ekonominin başına damadını getiriyor.
HİBE VEREN POSTA KOYUYOR
Cemal Kaşıkçı skandalına çok konuşulmayan bir yerden bakıyor Akşener:
- Hepsinden önemlisi, bir vakfa yapılmış 99 milyon 999 dolar bir hibe var. Cemal Kaşıkçı olayında sesini yükseltebilmesi için önce bunu iade etmesi lazım. Katar daha da büyük posta koyabilir; çünkü onun da 500 milyon dolarlık uçak hibesi var...
- Ecdadım dediğin Osmanlı'nın en zebun olduğu dönemde dahi böyle bir pespayelik görülmemiştir. İstihbarat kurumlarının gözünden kaçıyor ve senin toprağında bir adam kıyma yapılıyor. Gözden kaçtıysa bizim hayati tehlikemiz var. Baştan aşağı herkesin istifa etmesi lazım. Göz yumulduysa çok daha vahim. Nasıl göz yumulur, en tepedekinin tutumuyla göz yumulur. Canı isteyen devletin Türkiye'yi kepaze etme yolu açıldı.