İşte "tevazu", işte "samimiyet", işte "gayret"...
Katıldığı açılışta, ilgili firmanın ulaşım ve çevre konusunda üstüne düşenleri yapmadığını, santralin zehir saçtığını söyleyen vatandaşa:
- Nankörlük yapma otur, otur. Nankörlük yapma. Ekmek bulamazsınız yemeye, ekmek gelir sonra da ekmeği tepersiniz... Teşekkür edeceğiniz yerde başka şeyler konuşuyorsunuz... El üstünde tutacaksınız, başka şey konuşuyorsunuz...
"Anamızı ağlattınız" diye feryat eden çiftçiye:
- Terbiyesizlik yapma... Artistlik yapma lan... Hadi ananı da al git...
"Çiftçinin hali ne olacak" diye bağıran köylüye:
- Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak?
Dönemin YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'e:
- Burası basmıyor. Hayatta iki koyun bile güdemez.
Doktor ve iş isteyen vatandaşa:
- Doktorunu getirip de çivi ile çakacak halimiz yok. Ben iş bulma kurumu da değilim. Yok öyle avantaya alıştınız.
"Satılık böbrek" pankartı açan vatandaşa:
- Kusura bakma hemşehrim, burası sakatatçı dükkanı değil!
Bölgelerinin geri kaldığını söyleyen vatandaşa:
- Devlet yatıp kalkıp seni mi kalkındıracak!
İş isteyen gence:
- Ben iş bulma kurumu muyum?
Pancar fiyatlarını süren üreticiye:
- Pancarı bırak medeniyete bak.
Eleştiride bulunan gazetecilere:
- Haddinizi bileceksiniz.
Toplu açılış töreninde "işçi artsın, üretim artsın" diye slogan atan çiftçilere:
- Bana slogan atmayın, bunu başkalarına yapın.
Atama isteyen öğretmene:
- Onları Kılıçdaroğlu yapar size olur mu?
Üniversite öğrencilerine:
- Her üniversiteyi bitiren yahut tüm halk iş sahibi olur diye bir kaide yok.
Çocuğuna iş isteyen babaya:
- Senin çocuğun işsiz kalsın ya n'apalım otur otur...
Kadro isteyen işçiye:
- Çalışıyorsunuz, ne kadrosu!
- Şu yaptığınız şeyler çok yanlış. Nankörlük yapmayın. Bir yerde çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın...
***
Buradan, iktidar partisi yetkililerini ayakta alkışlamak istiyorum.
Yukarıda minicik bir kesitini sunduğum, 16 yıllık hizmet anlayışlarını, vatandaşa bakışlarını, hiçbir şey, 31 Mart yerel seçimleri için seçtikleri slogan kadar iyi özetleyemezdi:
"Tevazu, samimiyet, gayret..."
Ya bir de kibirli olsalardı, milleti hor görseler, horlasalardı, dışlasalardı ne olurdu değil mi!
Milletçe verilmiş sadakamız varmış!
Çok gerçekçi(!) bir manifesto
Sadece seçtikleri sloganlar değil iktidar partisinin seçim manifestosu da "16 yılda yaptıkları yapacaklarının teminatı" tadında.
Ben canı gönülden inanıyorum;
Ezkaza seçildikleri takdirde; bütün şehirleri "en az İstanbul kadar yatay" geliştireceklerdir mutlaka!
En az, dere yatağına 7 katlı bina yapılan Rize kadar "planlı şehirler" yaratacaklardır!
En az, yağan her bir yağmur damlasını şehre deniz getirmek üzere depolayan Ankara kadar, toplu ulaşım araçlarının raylı sistemde kafa kafaya çarpışabildiği İstanbul, Ankara kadar "akıllı şehirler" planlayacaklardır yine...
SORU-YORUM
İktidar partisi İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylarını belirlerken "uzlaşmacı" kimlikler olmalarına özellikle dikkat etmiş. Sayın Binali Yıldırım'ın Başbakanlığında, Başbakanlığın hiçbir toplantısına akredite edilmeyen, her defasında ambargoya uğrayan bir gazetenin yazarı olarak sormak hakkım;
Bu nasıl uzlaşma?
Kapılarını, kendileri gibi düşünmediği halde, "ikna olma" sinyali vermediği halde açtıkları biri var mı acaba?
İlk taşı atma hakkı
12 Eylül'de ülkücülerin haksız-hukuksuz yargılanmalarının, işkencelere uğramalarının ve idama yollanmalarının müsebbiplerinden olan dönemin askerî savcısı Nurettin Soyer'in oğlu Tunç Soyer'in, CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılmasına tepkilerini ifade etmek üzere basın toplantısı yarışı yapan Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri, 12 Eylül'de ülkücülerin haksız-hukuksuz çarptırıldıkları idam cezalarını -babası değil- bizzat onaylayan dönemin Askerî Yargıtay Başkanı Nursafa Pandar MHP Genel Sekreterliği'ne getirildiğinde de aynı tepkiyi göstermişler mi?
Tunç Soyer'in babası adına özür dilemesini bekleyenler, Nursafa Pandar Genel Sekreter yapıldığında ondan da ülkücülere reva gördükleri için özür dilemesini istemişler mi? Yoksa tam tersi şimdi başkalarına yapmamalarını öğütlediklerini yapıp, "dayatılana boyun mu eğmiş, itaat mı etmiş, rıza mı göstermiş, baş mı eğmiş"lerdi?
CHP'nin Tunç Soyer'i aday yapması mı yoksa MHP'nin, partinin Genel Başkanlık'tan sonra gelen en önemli makamına Nursafa Pandar'ı getirmesi mi daha çok incitmiştir, incitmelidir ülkücüleri?
İlk taşı en günahsız olan atsın; var mı o kadar masum kimse mevcut siyasi aktörler içinde?