İşte Erdoğan’ın güçten zehirlenmesinin hikâyesi
8 Temmuz 2019’da kurucusu olduğu AKP’den istifa eden Ali Babacan, 9 Mart 2020’de Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA) kurdu ve genel başkan seçildi.
Tam 18 yıl AKP’de önemli görevler üstlenen Babacan, Recep Tayyip Erdoğan’ı çok yakından tanıdı ve Sakarya’daki konuşmasında onu örnekle anlattı:
Babacan dedi ki;
“Bugün size bir hikâye anlatacağım. Şah Cihan ve Mümtaz Mahal’in hikâyesi.
Babür İmparatoru Şah Cihan, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş.
Eşinin mezarının olduğu yere güzel bir türbe yaptırmak istemiş…
Eşine sevgisini gösterecek görkemli bir türbe.
Gitmiş, en iyi mimarları getirtmiş, ülkedeki en değerli taşları eşi için toplatmış.
Minareler kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça, Şah mest olmuş, kendinden geçmiş.
Şah, yapının azametinden öyle etkilenmiş ki, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş.
Anıt büyüdükçe mezar küçülmüş.
Kubbeler yükseldikçe, mezar ufacık kalmış. Şah bir türlü tatmin olmamış.
Daha fazla sütun… Daha büyük bahçeler… derken, tabloda bir ahenksizlik fark etmiş Şah.
Bir şey varmış onu rahatsız eden. Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru bakmış;
Heyecanla ‘Buldum’ demiş.
Eşinin ufacık kalmış mezarını işaret etmiş: ‘Ahengi bozan şey bu. Atın bu mezarı buradan.’
Arkadaşlar, bu sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikâyesi.
Nasıl mı? Anlatacağım.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında; sözüm ona Erdoğan’ın ustalık dönemindeki Türkiye bu.
Çünkü, Erdoğan sözünden döndü.
Aynı Şah Cihan gibi; Külliye’nin tepesine çıktı ve artık demokrasi, hak, adalet onun için ahengi bozan minik ayrıntılar haline geldi.
Külliye’nin tepesine çıkıp bakınca artık öyle görüyor.
Tıpkı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi.
Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk… Hepsi; ahengi bozan küçük ayrıntılar artık onun için.
Yola çıkarken kendisine milyonlarca insan destek vermişti.
Ama o, yola ne için çıktığını unuttu.
İnsanların kendisine ne için destek verdiğini unuttu.
Sokakta iki kişi toplansa müdahale ettirdi, farklı tüm sesleri kıstı.
Demokrasi bu mu?
Seçimlere müdahaleyi meşru kıldı.
O kadar ileri gitti ki kaybettiği seçimleri tekrar ettirdi.
Demokrasi bu mu?
Geldiği yeri unuttu, kendini unuttu, mahallesini eşrafını unuttu.
Çevresindekileri bir bir uzaklaştırdı, yok etti.
Her köşeye emir kulu, dirayetsiz insanlar yerleştirdi
Etrafına bir menfaat şebekesi kurdu.
Demokrasi bu mu?
Evet arkadaşlar; Erdoğan kendini unuttu, ülkeyi fakirleştirdi.
Ülkenin demokrasisi ona ahenk bozan detaylar olarak görünmeye başladı.
O kulesinden, Külliye’sinden, kendisine göre ahengi bozan, işleyen parçalara bir bir seslenmeye devam ediyor.
Anayasa Mahkemesi’ne had bildiriyor.
Sivil topluma parmak sallıyor.
İş dünyasını sindiriyor.
Ekonomi yönetiminin üzerine korku salıyor.
O seslendikçe, hukuk adalet çökecek.
O seslendikçe, insanlar fakirleşecek, enflasyon, döviz yükselecek.
Ülkeyi uçurumdan aşağıya işte böyle sürüklüyor.
Evet arkadaşlar, işte Erdoğan’ın Şah Cihan’a dönüşme hikâyesi bu.
İşte, Erdoğan’ın güçten zehirlenmesinin; Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişmesinin hikâyesi bu.”