İşte bu yüzden başaramayacaksınız!
Kinleri dinleri haline gelmişti; Cumhuriyet'e öyle öfkelilerdi.
Dededen toruna, kuşaktan kuşağa intikal ettirilmiş bir nefretle zehirlenmişti dilleri, kalemleri;
Bir gün olsun ifade edememişlerdi hakaretten, küfürden ötesini!
"Camilerin ahır yapıldığı"...
"Ezanın susturulduğu"...
"Kur'an'ın yasaklandığı"...
"Tarikatların kapatıldığı"...
"Kadınları kabuğu soyulmuş domatese, perdesiz ev gibi satılığa çeviren"...
Velhasıl-ı kelam, bir fenalık abidesi sayıyorlardı 29 Ekim 1923'te üzerlerine kâbus gibi çöken rejimi!
İlan etmekten hiç çekinmediler. Yeminlilerdi;
Yıkıp, yeni devletlerini inşa edeceklerdi.
Cumhuriyet'in kurucu kadrolarını hedef alan itirafnamelerden ibaretti yıllarca köşeleri;
Ne anaları kalmıştı, ne bacıları her biri "şehit", "gazi" olan kahramanlarımızın...
Övünmek, gururlanmak şöyle dursun tiksinerek andılar hep isimlerini; halbuki tek tiksindirici olan o şanlı isimlerin, salyalı ağızlarda kirletilmeye çalışılmasına izin verilmesiydi;
Yasaya rağmen...
Anayasaya rağmen...
Utanmadan başlıklar attılar:
"Zulüm 1938'de sona erdi..."
***
Ve dün...
Dün ne oldu biliyor musunuz?
Başka birçok rejimle sorunlu propaganda bülteni gibi, bu balçık tarlasının sürmanşetini de, üzerinde "Biz onu çok seviyoruz" yazılı Türk bayrağı ve Atatürk fotoğrafı süsledi!
Neden biliyor musunuz peki?
Bakmayın bir "dava"ları olduğu pozu kesiyor olmalarına, bunların cepleri, kinlerinden de çok dinleri!
Bir GSM operatörünün tek günlük "Cumhuriyet Bayramı" ilanından edecekleri kâr bile tükürdüklerini yalatmaya yetti;
1923'ten önce de, mütarekede de işte bu zafiyetlerinden sebep satmışlardı İngiliz'e, Yunan'a memleketi, ezan sesini, minareleri, gencecik kızların namusunu işte böyle üç kuruşa ezdirmişlerdi!
****
Ve biliyor musunuz;
İşte tam da bu yüzden hiçbir zaman başaramayacaklar!
Değil paraya, pula, çıkara, alınlarına namluyu bastıran düşmana boyun eğmeyenler kurdu çünkü bu Cumhuriyet'i!
Tanklarla, tüfeklerle, dünyanın bütün ordularıyla saldırıp da başaramadıklarını, parayı verene düdüğü çaldıran bu satılık güruh mu başaracak yani!
***
Saltanat demokrasisi(!)
Bir yandan "emir demiri keser" diyerek "biati" bir erdem, bir kahramanlık gösterisi gibi sunup, bir yandan da Cumhuriyet'i hâlâ "tek parti", "tek adam" yakıştırmalarıyla itibarsızlaştırabileceğini sananlara bakınca, zannedersin ki "demokrasi destanları" miras bıraktı bize saltanat rejimi!
***
Erken seçim, ekonominin öcüsü
Kimse kusura bakmasın ama şu ortamda erken seçim isteyebilmek için hiç çarşıya, pazara, sokağa çıkmıyor olmak gerekiyor.
Yok, yok; "çarşıda, pazarda, sokakta her şey güllük gülistanlık, ahali halinden pek memnun ne gerek var erken seçime" gibi bir gerekçeyle yazmıyorum bunu.
Tersine...
Şikayet, memnuniyetsizlik gırla...
İhtiyaçlar hiyerarşisinin öncelikli dilimindeki gıda sektörünü çıkarın, geriye kalan ne varsa, tekstil, mobilya, beyaz eşya, onlara hammadde üreten sanayi, tamamı kan ağlıyor şu anda!
İstanbul'un en büyük mobilya çarşılarından birinde mağaza sahibi olan bir yakınımla konuştum:
- Düğün sezonu olduğundan en çok satış yapmamız gereken bahar-yaz aylarında bile haftalarca bir tek ürün satamadığımız oldu bu yıl. Çarşı bomboş, bakmaya bile gelmiyor artık müşteri. Bir Araplar var mal alan, onların talebi de her esnafın karşılayabileceği türden olmuyor. Mağazayı açtığımızdan bu yana; her yıl bir seçim oldu. Seçim yılında herkes "ne olacağını" bekliyor. Kimse, temel-zorunlu ihtiyaçları dışında harcamaya yanaşmıyor. Bir de müşteri sirkülasyonunun hafta sonu yoğunlaştığı yerler buralar; her hafta sonu bir miting vs. bunlar da çalıyor müşteriyi. Hayalet çarşıya döndük; in-cin top oynuyor. Masrafını karşılayamadığımız için artık personel çalıştırmıyoruz. Çayı, kahveyi hesaplar hale geldik... Bir yıl da kimse seçimi anmasın, millet bir rahatlasın, nasıl bir düzende devam edeceğini, önünü görsün...
Sözün özü:
İktidardan en memnun olmayanı bile, -ki bakmayın yazar kasa fırlatmıyor olduklarına, memnun olanı yok gibi mevcut ekonomik koşullarda- seçime mesafeli. Çünkü seçim demek, daha fazla mali yük demek... Seçim ekonomisi demek, boğma teli demek... Herkesten önce isteyeni yakabilir, millet bu lafa öyle alerjili!