Biz olayların akışına boyun eğmek tevekkülü içerisinde olamazdık
Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye ve Kuva-yı Milliye’nin faaliyete devamı konusundaki fikirleri kontrol maksadıyla Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşalara yazdığı telgrafta; "Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti tüzüğünün son maddesi gereği, cemiyetin çalışması ile ilgili son kararı verecek kongrenin yapılması Meclis-i Mebusan’ın güvenlik içinde ve tam hürriyetle yasama yetkisini kullandığının meclisçe teyit edilmesine bağlıdır. Halen; Heyet-i Temsiliye’nin barış sağlanıncaya kadar çalışmasını sürdürmesi arkadaşların ısrarıyla kabul edilmiştir. Ancak; son zamanlarda kamuoyunda teşkilat-ı milliye aleyhine oluşturulan görüşler Heyet-i Temsiliye’yi zor duruma düşürmektedir. Hükümetin bu konudaki görüşünün açıklanması gerekmektedir. Ayrıca mecliste konu tartışılarak bir karara varılmalıdır. Milli teşkilat ve Kuva-yı Milliye’nin imhası tercih olunduğu takdirde hükümetçe İzmir, Maraş vs. cephelerde gerekli tedbirler alınmalıdır" deniliyordu.
Bu telgrafa Kazım Karabekir Paşa verdiği cevapta; "İstanbul’da Meclis-i Milli’de ortaya çıkan akıma karşı, Heyet-i Temsiliye’nin ve Kuva-yı Milliye’nin ters ve karşı vaziyet almasını uygun bulmuyorum. Milli Meclis, Heyet-i Temsiliye’nin ve Kuva-yı Milliye’nin devamına gerek görmezse Heyet-i Temsiliye’nin çalışmalarına son vermesini ister. Bu onun yetkileri içerisindedir. Fakat meclisin böyle bir sorumluluğu üzerine alarak; şu andaki durumu ve geleceğinin emniyet içerisinde olduğunu ilan etmesi şüphelidir. Böyle bir kararın alınması ve Heyet-i Temsiliye’nin dağıtılmasından sonra durum ve hareket tarzımız zuhurata (olayların akışına) bağlı olur" demişti. Heyet-i Temsiliye’nin faaliyelerine devam edip etmemesine dair tartışmalar İstanbul’un işgalinden ve meclisin basılarak mebusların tutuklanmasından yaklaşık 20 gün önce yapılıyordu.
İçinde bulundukları zamanın şartlarını iyi değerlendiremeyen kimseler, Heyet-i Temsiliye’nin çalışmalarını sona erdirmesi konusunda haberler yayarken, Mustafa Kemal Paşa; "Biz olayların akışına boyun eğmek tevekkülü içerisinde olamazdık. Tam aksine olayların ne olabileceğini zuhurundan önce keşif ve anlayarak karşı tedbirleri almak ve tereddütsüz uygulamak taraftarı idik" diyor ve vatanın kurtarılması için Heyet-i Temsiliye’nin çalışmalarının devamına ihtiyaç olduğuna inanıyordu.
Bu inançla o günlerde bütün teşkilata çektiği telgrafta; "Avrupa tarafından barış şartlarının lehimize değişmekte olduğu ve hayat hakkımız ve bağımsızlığımızın onaylanmak üzere bulunduğuna dair her taraftan tebrik ve teşekkür telgrafları almaktayız. Milletimizin azim ve sebatı ve Kuva-yı Milliye’nin dayanma gücü ve fedakarlığı, milli emellerimize uygun bir barışı ümit ettirmektedir. Teşkilat-ı Milliye; milletimizin içinde takdir ve güven kazandıkça milli varlığımızın bütün medeni dünyada kabul edileceğine şüphe yoktur. Bundan dolayı Heyet-i Temsiliye; Şimdiye kadar vatanımızın savunulması uğrunda gösterilen birlik ve dayanışmanın, bağımsızlığımızı kazandığımız güne kadar daha sağlam bir inanç ile devam ettirilmesini rica eder" diyordu.
(Devam edecek)