Heyet-i Temsiliye’den habersiz İstanbul ile her türlü resmi haberleşme yasaklandı
İtilaf Devletlerinin işgal ettiği postanelerden ülke çapında resmi duyurularda bulunma girişiminde bulunmaları üzerine; "bütün kurum ve kuruluşlara çekilen telgrafla, yanlış hareketlere meydan verilmemesi için bu gibi yayımlara kesinlikle önem verilmemesi gerektiği, durumu yakından takip eden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nin gelişmeler hakkında milleti doğru bilgilerle aydınlatacağı" duyuruldu.
17 Mart 1920 günü saat 18.00’da çekilen bir telgrafla; "Heyet-i Temsiliye’nin bilgisi dışında ve izni olmadan İstanbul ile her türlü resmi haberleşme yasaklandı. Hemen arkasından çekilen bir diğer telgrafla ise, Anadolu’dan İstanbul’a ve İstanbul’dan Anadolu’ya haber alış verişinde bulunmanın casusluk kabul edileceği ve tespit edilenlerin derhal cezalandırılacağı" bütün makam ve kuruluşlara duyuruldu.
İstanbul ile haberleşmenin yasaklanmasına rağmen Anadolu’daki bazı makam sahiplerinin bilgi alışverişine devam ettikleri görüldü. Heyet-i Temsiliye bu konuda gerekli tedbirleri aldı. Talimatlara uymakta tereddüt gösterenlere gerekli ikazları incelikle yaparak kopmalara meydan vermeden sorunları halletti.
İdarî Tedbirler
İşgalden sonra İstanbul ile her türlü resmi muhaberenin kesilmesi, Anadolu ile İstanbul’un idari bağlarının da koparılması anlamına geliyordu. İşgal altından kurtulma mücadelesi; Anadolu’daki ekonomik, askeri, toplumsal kaynaklara dayandırılacaktı. Milli Mücadeleye dayanak olacak bölgenin kargaşa içine yuvarlanmaması önemli idi. O nedenle bir seri idari tedbirler alındı. Bu kapsamda yapılan ilk iş; Anadolu’da Heyet-i Temsiliye’nin idareyi ele aldığının duyurulması oldu. Şöyle deniliyordu:" Vaziyet-i haziranın icabatına (mevcut durumun gereklerine) ve tahaddüs edecek ahval ve vekaiye (ortaya çıkacak olayların gelişmesine) göre milletçe müttehiden (birlikte) ittihazı zaruri (gerekli) olan tedabirin (tedbirlerin) temini için bilumum vilayat-ı umumiyede (bütün vilayetlerde) rüesa-yı memurin-i mülkiye ve askeriyenin (yetkili askeri ve mülki memurların )Heyet-i Temsiliye ile muhafazayı irtibat buyurmaları (bağlarını sürdürmeleri) ricasını bir vazife-i vataniye addederiz."
Aynı telgrafın devamında; içinde bulunulan durumun mevcut ve yürürlükteki kanunların uygulanmasına mani olmadığı, kanunların haricinde hiçbir uygulamanın yapılmaması hatta, kanunlara her zamankinden daha çok itaatkar olunması gerektiği bildirildi.
İşgalin olduğu aynı gün çekilen telgraflardan birisi de; halkın güvenliği ve asayişin bozulmaması ile ilgiliydi. Telgrafta; "İçinde bulunulan günlerde bilhassa Hıristiyan halka insani muamele gösterilmesi, vatan menfaatlerine ters düşen hareketlere girişenlere din ve milliyetine bakılmaksızın kanuni cezai hükümlerin uygulanması, mevcut mahalli idareye itaat edenlere şefkatle muamele edilmesi" duyuruldu.
(Devam edecek)