Mücadelenin milli bir teşkilata dayanarak Anadolu’da yapılması gerekmekteydi
Bilindiği gibi egemenlik; yasama, yürütme, yargı erkinin kullanılmasıdır. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, uygulamada egemenlik haklarını sınırlayabilecek bir ateşkes antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Ateşkes antlaşmasına göre orduda terhislerin başlaması üzerine tehlikeli gidişi gören Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a gelerek önleyici tedbirler alınması için hükümet nezdinde bazı girişimlerde bulundu. Padişah dahil diğer devlet yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Millet yararına olumlu herhangi bir netice alınmasının; padişah ve hükümetiyle mümkün olmayacağını gördü. Mücadelenin milli bir teşkilata dayandırılarak Anadolu’da yapılması gerektiği kanaatine vardı. Asırlarca milli politikalardan uzak, ümmet esasına dayalı bir yapıya alışmış, aydınlarının bazılarının "Millet Meclisi" tabirini yeni duyduğu bir toplumda milli bir teşkilat kurmak ve kurtuluş mücadelesini bu teşkilata dayandırarak gerçekleştirmek gerekiyordu. Toplumun milli ve modern esaslara göre yeniden teşkilatlandırılması esnasında; yapılmak isteneni anlamayan aydınların itirazları ve ayrılmalarının olabileceği gibi, halkın da isyanlara kalkışması durumunda işin toplumsal parçalanmalara kadar varması ihtimali vardı. Böylesine nazik bir ortamda Kurtuluş Savaşı’nı zafere taşıyan; Mustafa Kemal Paşa’nın dikkatli, ustaca ve dahiyane liderliği olmuştur. Özellikle İstanbul’un işgalinden sonra padişahın egemenlik haklarını hür iradesiyle kullanma imkanının kalmadığını halka anlatmak kolaylaşmış, milletin kurtuluşunun milletin kendi iradesi ile ve milli bir teşkilata dayandırılarak gerçekleştirilebileceği anlaşılabilir ve anlatılabilir bir hal aldığından müteakip siyasetin bu esaslara göre yürütülmesine imkan bulunmuştur.
İstanbul’un işgali Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birini teşkil eder. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra İtilaf Devletleri söz konusu anlaşmayı ileri sürerek Anadolu’nun bazı yerlerine, bu kapsamda İstanbul’a da asker çıkardılar. İstanbul’un önemli ve stratejik noktaları daha çok Fransız askerler tarafından kontrol altına alındı. Bununla beraber idareye el konulmamıştı. Her türlü idari faaliyet Türk memurlar tarafından yürütülmekte idi. İtilaf Devletleri tarafından şimdilik idarenin uzaktan denetim altında tutulması tercih edilmiş görünüyordu.
Mütareke yıllarında neticeleri itibariyle iki önemli olay cereyan etmiştir. Bunlardan biri; Anadolu’daki Kuva-yı Milliye hareketi, diğeri ise; İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ın toplanmasıdır. Her ikisi de İngiliz siyasetinin uygun bulmadığı, netice itibariyle İngiliz menfaatleriyle çeliştiği gelişmelerdi.
Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın teşvikiyle ve bilahare Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra bizzat liderliğinde Müdafaa-yı Hukuk-ı Milliye cemiyetleri kuruldu. Bunların kontrolünde Kuva-yı Milliye adı altında mahalli olarak ortaya çıkan milis güçler başlangıçta yerel faaliyetler içerisinde, kendi bölgelerinde düşman ilerlemesine karşı örgütlenirken daha sonra Mustafa Kemal Paşa’nın birleştirici önlem ve direktifleri ile cephe oluşturdular. Özellikle batıda Yunan ilerlemesine karşı etkinlik kazandılar. (Devam edecek)