İstanbul'u ekonomideki tablo mu kaybettirdi?

İstanbul'u ekonomideki tablo mu kaybettirdi?

The New York Times gazetesi 23 Haziran seçimlerinin ardından yayınladığı analizde seçim sonuçlarında ekonomideki tablonun da etkili olduğunun altını çizdi.

Amerikan The New York Times gazetesi 23 Haziran Seçimleri’nin ardından ekonomideki son tabloya ilişkin bir analiz yayınladı. 

AKP’nin İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri’nde kaybetmesinin ekonomik temelleri de olduğunu ifade eden gazete, ekonomik krizin tüm siyasi kutuplar için ortak payda olduğunu yazdı.

The New York Times’ta yer alan yazı şöyle:

“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda iktidar partisinin şok edici mağlubiyeti, ülkenin en büyük kentinde yeni bir lider arayışından daha büyük bir anlam taşıyordu. Recep Tayyip Erdoğan’ın otoritesinin altında, ülkenin başına gelen ekonomik umutsuzluğa da işaret ediyordu.

Türkiye’yi 16 yıldır yöneten en büyük lider olan Erdoğan, yeniden ekonomik büyüme vaadinde bulundu. Fakat performans arttırıcı ilaçlar yoluyla rekorlar kıran bir atletten farklı olarak, ekonomik genişlemeyi agresif borçlanma politikasıyla yürüttü. Kredisini emlak ve inşaat sektörüne, devasa altyapı projelerine harcadı.

YATIRIMCILAR KAÇIYOR

Sonunda faturayı ödemenin zamanı geldi. Son iki yılda, finansörler Türkiye'nin önde gelen şirketlerinin karşı karşıya kaldığı şaşırtıcı borç yükünü not etti. Geri ödemeler için umutlar gittikçe korkulu bir hal alıyor. Yatırımcılar paralarını hızla ülke dışına çıkarıyorlar, Türk Lirası’nın Amerikan dolarına karşı yüzde 40'dan fazla değer kaybetmesine yol açıyorlar.

Sonuçta yıllık yüzde 19’a varan enflasyon sıradan insanları ve şirketleri kuşatıyor. Çiftçiler, ithal gübreye ve traktörleri için gerekli olan yakıta daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalıyorlar. Aileler sebze ve yumurta gibi gıdalar için daha fazla para ödüyorlar. Fabrikalar, ithal edilen elektronikler ve diğer parçalar için ekstra ödeme yapıyor. Resmi işsizlik oranı yüzde 14'ü aşıyor.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDEKİ KRİZ

Endişe verici başka bir durum da, Erdoğan’ın inşaat rantını mümkün kılan şirketlerin, Türk Lirası’nın değer kaybıyla birlikte bilançolarının kötüye gitmediydi. Borçlarının çoğunu dolar bazında yapılandıran bu firmaların, yerel para birimindeki değer kaybıyla yüklerinin artması kaçınılmaz. Bu firmaların gelirlerinin çoğu da, Lira üzerinden elde ediliyor.

Türkiye’nin önünde, yabancı para birimlerine ait, değeri 328 milyar dolar değerinde orta ve uzun vadeli borç bulunuyor. 2018 sonunda açıklanan resmi verilere göre bu borcun çoğu dolar cinsinden. Özel sektör bu borcun üçte ikisinden sorumlu. Özel şirketler, gelecek yıl ödenecek 138 milyar dolarlık döviz borcuna sahipler.

"ARJANTİN'LE TEK FARK..."

Türkiye'nin toplam ekonomik üretimi geçen yıl yaklaşık 766 milyar dolar seviyesindeydi. Bu rakamlar göz önüne alındığında, bu borçlar çok büyük. Türkiye’ye istenmeyen bir ayrım yapma iddiası verdiler: Sadece Arjantin daha sonra tam bir krize düşme riski altında görünüyor. Bu durum Türkiye’ye istenmeyen bir benzerlik atfetmeye neden oluyor: Yalnızca Arjantin daha büyük bir riskin eşiğinde, tam anlamıyla bir krize girme ihtimali bulunuyor.

Erdoğan’ın görev süresi boyunca derinleşen sıkıntıları açıklamak için daha fazlası gerekiyor. O, ordunun etkisini azaltarak gücünü pekiştirdi, Müslümanların devletin mecburi seküler anlayışından bağımsızca ibadet edebilmelerini sağladı, demokratik kurumlara saldırarak muhalefeti bozguna uğrattı.

Ana muhalefet partisi CHP’nin, -Erdoğan’ın siyasi kariyerinin çeyrek asır önce başladığı- İstanbul’un kontrolünü eline alması seçmenlerin bu yönetim tarzından mutsuz olduklarını ortaya çıkardı.

Ancak Türkiye’de, tüm siyasi kutupların ortak paydasının, ekonomik gerilemenin getirdiği zorluklar olduğunu söylemek mümkün.”

İlgili Haberler