İstanbul’un verimli tarım toprakları uzun yıldan beri kar görmeden Cemreyi görüyor artık.
Bu durum, bu coğrafyada felaketlerin en önemli habercisidir.
Kardan vazgeçtik çoğu zaman yağmur da yağmıyor ne yazık ki.
Şehirde görülmemiş büyük kuraklıklara ve susuzluğa son yıllarda sık sık tanıklık ediyor olduk.
Korkarım ki çok yakın bir gelecekte havasızlığı ve çamur yağmurunu da konuşacağız.
Aşırı betonlaşma ve insan kalabalıklarıyla ne yazık ki İstanbul’u büyük bir ısı adasına dönüştürdük.
İstanbul’da artan nüfus ve betonlaşma karşısında ormanlık alanlar ne yazık ki olması gerekenin çok gerisinde kaldı .
İstanbul’da bıçak kemiğe dayanmış durumdadır.
Bugüne kadar İstanbul’un yaşamını olumsuz etkileyen çoğu sorunun en önemli nedeni de bu durumdur.
Bundan böyle hiçbir gerekçeyle İstanbul’a yıllardır nefes olmuş ormanlara ve su havzalarına asla zarar vermemeliyiz.
İstanbul’un yaşamı için söz konusu alanları göz bebeğimiz gibi korumak ve orman alanlarını hızla artırmak zorundayız.
Henüz imara açılmamış tüm askerî alanları ve su havzalarını yapılaşmaya karşı Anayasal güvence altına almalıyız.
Bu bir tercih değil, İstanbul’un yaşamı için vazgeçilemez bir zorunluluktur.
İstanbul için SON şanstır.