17 Ağustos depreminin yıl dönümünde Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İnşaat Mühendisleri Odası''ndan (TMMOB İMO), korkutan bir açıklama geldi. Olası 7,4 büyüklüğündeki bir depremde 300 bin binanın hasar alacağına dikkat çeken TMMOB İMO yetkilileri, 50 bin binanın ise deprem anında hemen yıkılacağı öngörüsünde bulundu.
Amerika''nın Sesi''nde yer alan habere göre; doğa olayı olan depremin her defasında ülkede afete dönüşmesine bir türlü engel olunamadığını belirten oda yetkilileri, yıllara dayanan çalışmalarla oluşturulan plan ve projelerin uygulama aşamasına geçemeden kağıt üzerinde kaldığını söyledi.
“CAN VE MAL KAYBI AÇISINDAN BÜYÜK BİR TEHLİKE BİZLERİ BEKLİYOR”
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 23. yılında Karaköy’de bulunan İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan İnşaat Mühendisleri Odası 2. Başkanı Nusret Suna, ekonomik anlamda yaşanan kriz koşullarında olası büyük bir depremin sonuçlarının 2001 krizinde yaşananlardan çok daha ağır olacağını ifade etti.
Suna, “Ekonomik anlamda yaşanan kriz koşullarında olası bir büyük depremin sonuçlarının 2001 krizinde yaşananlardan çok daha ağır olacağı açıktır. Üstelik kentlerimiz öylesine kalabalıklaşmış, plansızlık, kaçak yapılaşma öylesine ilerlemiş, afet toplanma alanları ranta açılmıştır ki can ve mal kaybı açısından da büyük bir tehlike bizleri beklemektedir. Başta İstanbul ve Marmara Bölgesi olmak üzere olası büyük bir depremin Türkiye’ye neler yaşatacağını kestirmek zordur” dedi.
Yaklaşık 1 milyon 600 bin konutun olduğu İstanbul’da, 7.4 büyüklüğünde bir depremden 300 bin binanın etkileneceğini ifade eden Suna, 50 bin binanın ise deprem anında hemen yıkılacağını söyledi:
“Beklenen depremde 50 bin binanın yıkılacağı yani can güvenliği olmayan bina sayısının 50 bin olduğu söyleniyor. Bu bir deprem senaryosudur. Bunun yanında depremde hasar alacak bina sayısı 169 bin ile 300 bin arasındadır. Eğer biz bu binaları tespit edip, içinde oturanlara can güvenliğiniz yoktur dersek olmaz. Bu devletin görevidir, barınma hakkını sağlamalıdır. Oradaki vatandaşı çıkarıp bu binayı kamu eliyle orta ağır hasara şeklinde ayırıp yıkılması gerekenleri yıkması, güçlendirilmesi gerekenleri ise güçlendirerek insanların can güvenliğini sağlaması gerekir.”
“KENTSEL DÖNÜŞÜM GAYRİMENKUL PİYASASININ TALEPLERİ DOĞRULTUSUNDA HAYATA GEÇİRİLİYOR”
Başta İstanbul olmak üzere kentlerde yenilenmeyi ve güçlendirilmeyi bekleyen onca yapı varken kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda hayata geçirildiğini kaydeden Suna, “Ülkenin en işlevli, en gerekli yapıları yok edilmektedir. İstanbul’un raylı ulaşım bağlantısı bulunan tek havalimanı olan Atatürk Havalimanı deprem tehlikesi altında bulunan bir kent için stratejik önemde bir üs konumundadır. Deprem tehlikesi altındaki İstanbul’un bu önemli tahliye ve ikmal hattının kullanıma hazır durumda tutulması gerekmektedir. Bugün Atatürk Havalimanı''nın yok edilerek yerine millet bahçesi yapılmasını konuşuyor olmamız bile akla ve mantığa sığmamaktadır” diye konuştu.
“İMAR AFFI UYGULAMALARINA SON VERİLMELİ”
Türkiye’de imar aflarının kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olduğunu ifade eden Suna, sözlerine şöyle devam etti:
“Toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmuştur. Devletin bir binaya iskan ruhsatı vermesi vatandaşına o yapıda güvenle oturabileceği yönünde güvence sunması anlamına gelir. Oysa mühendislik hizmeti almamış bu yapıların, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk bu kararı alan devletin, siyasi iktidarın üzerindedir. Her seçim öncesi siyasi ikbal uğruna gündeme getirilen imar affı uygulamalarına son verilmeli, imar affından yararlanan yapılar denetlenmelidir.”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak hem yetkili kurum ve kuruluşlara hem de tüm kamuoyuna seslenen Suna, “Bu karamsar tabloyu el birliğiyle tersine çevirmemiz mümkündür. Biz İMO olarak tüm bilimsel-teknik birikimimizle, sahada edindiğimiz tecrübe ve yetişmiş kadrolarımızla, başta deprem olmak üzere doğa olaylarının afetlere dönüşmesini önleme konusunda görev almaya hazırız. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sorunlar da bellidir, çözümleri de. Yeter ki çözüm için ortaya irade konulsun” dedi.