İsrail Türkiye'ye komşu oluyor
İngiliz Guardian gazetesine atfen Bush yönetiminin 7 Mart’ta Irak hükümeti ile bu ülkeden hiç çıkmamak üzere gizlice anlaştığı “haberini Sabah’ta okuyunca (9.4.2008),” Tamam, dedim, İsrail Türkiye’ye komşu olma işini sağlama aldı. ‘Hassas ve çok gizli’ damgalı stratejik çerçeve anlaşmasını ele geçiren İngiliz Guardian gazetesi, “Mevcut BM anlaşmasının yerini alması düşünülen taslakta, ülkedeki ABD varlığına bir süre sınırı konulmuyor” diye devam ediyordu.
Şimdi diyeceksiniz ki, ABD’nin Irak’a yerleşmesi ile İsrail’in Türkiye’ye komşu olması arasında ne gibi bir ilgi var? Bu, ABD’nin Irak’ı en azından ikiye bölmesi, yani kuzeyde bir “Kürdistan” oluşturması demek ve Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan, aslında bir “Kürdistan” değil, “ikinci bir İsrail” demektir.
Belki yine birileri, iflah olmaz bir vehim içerisindesiniz diyecektir.
İyi de bunu söyleyen biz değiliz, Şaron..
Hadi yine İngiltere’ye uzanalım ve bu sefer 2003 yılı Kasım’ında Londra’da Arapça yayımlanan el Osboa gazetesinin sayfalarını açalım. El Osboa’da Mustafa Bekri adıyla yayımlanan haberde ABD ve İsrail istihbaratının ABD’de bulunan Yahudi kuruluşları desteği ile 10 yıldır Irak üzerinde çalıştıkları, yüzlerce İsrail ajanının bölgede Amerikan pasaportuyla dolaştıkları açıklanıyor. Iraklı, ABD’li ve Arap topraklarında yaşayan Yahudilerin İsrail aracılığıyla bölgede toprak satın aldıkları, Şaron’un satın almalar için 300 milyon dolar tahsis ettiği, topraklarını satan Iraklıların Hollanda, Danimarka ve Kanada gibi ülkelere yerleştirildikleri Londra’da yayımlanan el Osboa’da detaylandırılıyor.
O günlerde Şaron İsrail başbakanıdır.
Ve şöyle dediği gazete haberinde yer almaktadır:
- Irak’ta yeni müstakil bir İsrail devleti kurmak şu anda zor. Ancak Kürt gurupların desteği ile hedefe ulaşabiliriz.
Yine el Osboa’nın beş yıl önceki haberinde Şaron’un hazırladığı “Fırat İsraili” isimli bir raporda ABD ve İsrail’in 2008 yılında bölgede müstakil ikinci bir İsrail devletini ilan edeceği de vurgulanıyor.
Ve biz 2008 yılındayız.
ABD Irak’a yerleşiyor.
Türkiye için “Barzani ile masaya otur” diye yol haritaları çiziliyor, yani Şaron’un 2008 için koyduğu “İkinci İsrail devleti” için geri sayım başlamış bulunuyor. Yine Şaron’un “Fırat İsraili” demesi bize, Yahudilerin Güneydoğu bölgemizden el altından toprak satın almalarındaki niyetlerini de deşifre ediyor.
Ayrıca plânın öbür ucunda Avrupa Birliği’nin olduğu, AB’nin Türkiye’ye “Dicle ve Fırat sularında İsrail’in de söz hakkı bulunsun” önerisi ile apaçık ortaya çıkıyor.
AB’nin bu talebi ayrıca bize, 29 Ocak 1992 tarihli Şalom gazetesindeki, “İsrail, GAP konusunda Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini (..) Türkiye’nin zengin su, toprak ve işgücüne sahip olduğunu belirtti” şeklinde özetleyebileceğimiz bir haberi ve bize Şimon Perez’in 1991 Haziranında söylediği, “Nüfus artıyor, suyu üretmek için imkan bulamazsak, su için savaşacağız” sözlerini de hatırlatıyor.
Başka? Başkası için,10-16 Haziran 1990 tarihli Tempo’ya bakalım:
“Merkezi Washington’da bulunan Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Merkezi, 1986’da durup dururken, ‘Ortadoğu’da su sorunu’ başlıklı bir rapor yayınlar. Raporda suyun petrolden daha değerli olacağı sonucuna varılır ve.. Nil, Ürdün ve Fırat.. Ortadoğu’da, gelecekteki bir savaş, mutlaka bu üç nehrin sularının paylaşımından çıkacak..”
Siz bütün bu gelişmelere Türkiye-Suriye sınırındaki milyonlarca dönüm mayınlı arazinin mayınlarının temizlenmesi karşılığı 49 yıllığına İsrail’e devredilmesi plânlarını da ekleyin..
Demek ki neymiş..
Demek ki İsrail bir yandan Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan denilen “İkinci İsrail”le Türkiye’ye komşu oluyor, diğer yandan, Türkiye’den toprak satın alarak ve AB kanalıyla GAP’a kapak atarak, Türkiye üzerinden Irak’ın kuzeyindeki “İkinci İsrail’le” sınırdaş oluyor..
Geriye bu iki parçanın “savaşmadan” birleştirilmesi kalıyor..