Lübnan ve İsrail arasındaki ilişkiler, 20. yüzyılın ortalarından itibaren çatışmalar ve işgallerle şekillenmiştir. Bu ilişki, tarihsel, politik ve sosyal faktörlerin bir araya gelmesiyle derinleşmiş ve karmaşık bir hale gelmiştir. Bu yazıda, Lübnan ile işgalci İsrail arasındaki ilişkilerin tarihi, önemli kırılma anları ve bu süreçteki askeri ve politik dinamikler ele alınacaktır.
TARİHSEL ARKA PLAN
Lübnan, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olarak uzun bir süre varlık göstermiştir. Osmanlı döneminin sona ermesiyle birlikte, bölge, Fransız mandası altında yönetilmeye başlanmıştır. Bu dönemde, Lübnan toplumunun farklı etnik ve dini gruplar arasındaki dinamikler, daha sonraki çatışmaların zeminini hazırlamıştır.
1948'deki Filistin topraklarındaki İsrail Devleti’nin kurulması, Lübnan’ı doğrudan etkilemiştir. Bu olay, bölgedeki Arap ülkeleri ile İsrail arasında bir çatışma başlatmış ve birçok Filistinli mülteci Lübnan'a sığınmak zorunda kalmıştır. Bu durum, Lübnan'daki demografik yapıyı ve sosyal dinamikleri değiştirmiştir.
1970’LER VE İÇ SAVAŞ
Lübnan'daki Filistin mülteci sayısındaki artış, yerel nüfus ile mülteci gruplar arasında gerilime yol açtı. 1975 yılında patlak veren Lübnan İç Savaşı, bu gerilimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İç savaş, Lübnan'daki çeşitli gruplar arasında çatışmalara neden olmuş ve İsrail’in müdahalesine zemin hazırlamıştır.
1976’da, Suriye, Lübnan’a asker göndererek iç savaşa dahil oldu. Bu dönemde, Lübnan'daki çeşitli gruplar, kendi çıkarlarını korumak amacıyla farklı uluslararası güçlerle işbirliği yapmaya başladı. İsrail, savaşın başlarında, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve diğer gruplara karşı mücadele etmek amacıyla Lübnan’a müdahale etmeye karar verdi.
1982 İSRAİL İŞGALİ
1982 yılında, İsrail, Lübnan’a büyük bir askeri operasyon düzenledi. Operasyonun amacı, FKÖ’nün Lübnan’daki varlığını sona erdirmek ve sınır güvenliğini artırmaktı. İşgal, Lübnan’daki birçok şehir ve köyü kapsadı. Bu dönemde, Beyrut’un kuşatılması ve Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında yaşanan katliamlar, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti.
İsrail’in işgali, Lübnan’da büyük bir direnişle karşılaştı. Hizbullah, bu dönemde öne çıkan bir güç haline geldi ve işgale karşı aktif bir direniş göstermeye başladı. Hizbullah, İran’ın desteğiyle, Lübnan’da etkin bir siyasi ve askeri güç olarak kendini kabul ettirdi.
HİZBULLAH’IN YÜKSELİŞİ
1980’lerin sonlarına gelindiğinde, Hizbullah, Lübnan’daki direniş hareketlerinin en önemli temsilcisi haline gelmişti. Bu dönemde, İsrail’e karşı birçok saldırı düzenlendi. 1985 yılında, İsrail, Lübnan’ın güneyinden bir kısmını boşaltarak “Güney Lübnan Bölgesi” adıyla bilinen bir alanı işgal altında tutmaya başladı. Bu bölge, İsrail’in sınır güvenliğini sağlamayı hedeflediği bir alan haline geldi.
Hizbullah’ın yükselişi, Lübnan’daki diğer gruplar arasında bölünmelere yol açtı. Özellikle, Şii nüfusun Hizbullah’a olan desteği, grubun siyasi ve askeri gücünü artırdı. Bu dönemde, Hizbullah, sadece askeri bir güç olmaktan çıkmış, aynı zamanda sosyal hizmetler sunan bir örgüt olarak da kendini göstermeye başlamıştır.
BARIŞ SÜRECİ
1990’larda, Lübnan iç savaşı sona ermiş ve ülke yeniden inşa sürecine girmiştir. Ancak, İsrail’in Güney Lübnan’daki varlığı devam etmekteydi. Bu dönemde, Lübnan hükümeti, İsrail’le bir barış süreci başlatmayı amaçlamış, ancak bu süreç, her iki tarafın da karşılıklı güvensizlikleri nedeniyle ilerlememiştir.
1996 yılında, İsrail’in Lübnan’a düzenlediği “Grapes of Wrath” operasyonu, sivil kayıplara ve büyük yıkıma yol açtı. Bu operasyon, uluslararası kamuoyunda büyük tepki topladı ve Lübnan’da İsrail’e karşı duyulan nefreti artırdı.
İsrail'in gazap üzümleri: Grapes of Wrath Harekatı
İSRAİL'İN ÇEKİLMESİ
2000 yılında, İsrail, Lübnan’ın güneyinden tek taraflı olarak çekilme kararı aldı. Bu çekilme, Hizbullah’ın direnişinin bir zaferi olarak görüldü ve grubun popülaritesini artırdı. Çekilme sonrası Hizbullah, Lübnan iç politikasında daha etkin bir rol oynamaya başladı.
Bu dönemde, Lübnan hükümeti ile Hizbullah arasındaki ilişkiler karmaşık bir hal aldı. Hizbullah, ulusal direnişin sembolü olarak halk arasında destek görürken, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda terörist bir örgüt olarak damgalanmaktan kaçınmaya çalıştı.
2006 LÜBNAN SAVAŞI
2006 yılında, İsrail ile Hizbullah arasında patlak veren savaş, iki taraf için de yıkıcı sonuçlar doğurdu. Hizbullah, İsrail’in sınırındaki askeri birliğe saldırarak savaşın patlak vermesine neden oldu. İsrail, Lübnan’a kapsamlı bir hava saldırısı başlattı. Savaş, yaklaşık 34 gün sürdü ve Lübnan'da büyük yıkımlara yol açtı.
Savaşın sonunda, BM tarafından bir ateşkes ilan edildi. Ancak, savaşın etkileri uzun süre hissedildi; birçok insan hayatını kaybetti ve altyapı büyük oranda tahrip oldu. Hizbullah, savaşın sonunda daha da güçlenerek, Lübnan’daki siyasi dengeleri değiştirdi.
GÜNÜMÜZDEKİ DURUM
Günümüzde, Lübnan ve işgalci İsrail arasındaki ilişkiler gerginliğini korumaktadır. Hizbullah’ın varlığı, Lübnan’ın iç politikasında önemli bir rol oynamakta, bölgedeki diğer ülkelerle ilişkileri etkilemektedir. Ayrıca, İsrail’in sınır güvenliği konusunda sürekli bir endişesi bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra, Lübnan’ın iç durumu da karmaşık bir hal almış, ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık gibi sorunlar baş göstermiştir. Bu durum, Hizbullah’ın siyasi gücünü artırırken, aynı zamanda Lübnan toplumunda kutuplaşmalara neden olmuştur.
Lübnan ile işgalci İsrail arasındaki ilişkiler, tarihsel kökleri derinlere uzanan karmaşık bir yapıya sahiptir. Her iki tarafın da yaşadığı birçok kırılma anı, bu ilişkilerin geleceğini şekillendirmiştir. Tarih boyunca meydana gelen savaşlar, işgaller ve direniş hareketleri, her iki tarafın da askeri ve politik dinamiklerini derinden etkilemiştir. Gelecekte, bu ilişkilerin nasıl şekilleneceği, bölgedeki genel dinamiklere bağlı olarak belirsizliğini korumaktadır.