Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken evlendirdiğinin ortaya çıkması sonrası tarikatlarda kadınların ve çocukların maruz kaldığı korkunç durum bir kez daha gözler önüne serildi Akademisyen Yasin Durak karanlığın önce kadınları ve çocukların kasveti altına aldığının altını çizdi.
İsmailağa Cemaati’nin önemli isimlerinden ve Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel''in kızını henüz 6 yaşındayken 29 yaşında bir adamla evlendirdiği ve yaşanan cinsel istismar skandalı büyük tartışmalara neden oldu. Büyük skandalın ortaya çıkması tarikatlarda kadınların ve çocukların maruz kaldığı taciz ve istismarları bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Hiranur Vakfı’ndaki istismar vakasının örgütlü bir şekilde desteklendiğini belirten Akademisyen Yasin Durak “Bu olay vuku bulan bir çocuk istismarının daha tarikat benzeri yapılarda nasıl ‘normal’ addedilebildiğini gözler önüne seriyor. Üstelik buzdağının yalnızca görünen kısmında yer alan olaylardan biri bu, benzeri pek çok dehşetten kamuoyuna yansıyabildiği kadarıyla haberimiz olabiliyor. Fakat sadece öğrenebildiğimiz kadarının bu toplumda yarattığı infial bile tek başına tarikatların varlığına ve etkinliğine dair tartışmanın dahi anlamsız olduğunu ortaya koyuyor. Böylesi örnekleri yalnızca sapmalar olarak değerlendirenlerin yahut tarikat ve cemaat gibi yapıların sivil toplumda yer alan olağan varlıklar olduğunu savunanların artık şapkasını önüne koyup bir daha düşünmesi gerekiyor bu yüzden” dedi.
İnsanların manevi duygularından çok maddi gereksinimleri nedeniyle tarikatlara mecbur bırakıldıklarını söyleyen Durak Birgün gazetesinden Mustafa Kömüş’e yaptığı açıklamada şöyle devam etti:
“Böylesi yapılar gerek burjuva devletle, gerekse çeşitli sermaye gruplarıyla ilişki ağları kurarak etkinliklerini güçlendirdi. Üstelik dinden, dindarlıktan ve dahi Tanrının kendisinden bile müstakil amaçlar güdebilen böylesi yapılar siyaseten cihatçı utkularla buluştukça daha da tehlikeli hale gelmekte, ‘savaşta her şey mubah’ motivasyonuyla kendi ahlaki çerçevelerini bile tanımayarak hudutsuz bir fiilî dehşete yeltenebilmektedir. Bugün Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yaklaşılırken hala şeyhlerin eteklerinden salınan karanlıkla cebelleşiyorsak da bunun nedeni çeşitli çıkar gruplarının şu ya da bu şekilde tarikat yahut cemaatlerle iş tutması, bir şekilde bu ‘kötülükle’ pazarlığa girişebilmesidir. Maalesef karanlık öncelikle çocukları ve kadınları kasveti altına alarak tırmanmaya devam ederken, yıllarca demokrasi tartışmalarından dışlanan laikliğin halen siyasi gündemin dışında tutulduğuna tanıklık ediyoruz ve küçük hesaplarla sürdürülen bu büyük ikiyüzlülük var olduğu müddetçe de benzeri pek çok olayla daha karşılaşacağımız kesin.”