İslam'ın doğuş yıllarındaki toplumsal yapı teşhis edildiğinde Hazreti Muhammed'in mesajının ne denli sınıfsal bir mahiyet taşıdığı apaçık bir biçimde görüleceğini savunan araştırmacı yazar Cemil Kılıç yeni kitabı "İslam Bu / Muhammedî İslam"da çarpıcı tespitlerde bulunuyor. İslam dünyasının, bu dinin doğuşunda ortaya konan ilke ve ülkülerden çok uzak kaldığını kaydeden Cemil Kılıç 20 yıllık araştırmaları sonunda ulaştığı neticeyi şöyle özetliyor:
Bugün reel İslam; mezhep, cemaat ve tarikat benzeri kimi yapıların tasallutu altında bulunuyor. Bu nedenle, ortaya çıkışındaki özgünlüğünü ve arı duru olma halini yitirmiş durumda. Ne acı ki çoğu kez dinin süflî bir çıkar ve iktidar aracı olarak kullanıldığını görmekteyiz.
İslam tarihinde önemli düşünsel ve hukuksal akımlar olarak ortaya çıkan ve adına mezhep denilen bir kısım yapıların zamanla toplumsal gelişme ve ilerlemenin önünde bir tıkaç vazifesi gördüğü gerçeği aşikârdır. Bu yapıların donuklaşması bütünsel anlamda dinin de yaşamsal devingenlikle uyuşmayan bir statükoya dönüşmesine sebebiyet vermiştir. Buna ilaveten; İslam'ın sabiteleri söylemi de dini tümden durağanlaştıran bir tabular dizgesinin oluşmasına yol açmıştır.
Bununla birlikte, Müslüman toplumların bilimde yükseldiği dönemlerdeki din algısının ve dinsel yaşantının mahiyet itibariyle analizi, İslam'ın doğuşundaki sosyal gerçeği teşhis etmede önemli veriler sunmaktadır. Ayrıca bu noktada, muhalif İslamî düşünce akımlarının yahut muhalif İslamî grupların resmî ve statik İslam'a direnişlerini de zikretmeliyiz. Lakin yine de İslam tarihindeki ana karakter, dinle toplumsal gerçekliklerin hiç de örtüşmediği şeklindedir. Bu noktada açıklıkla ifade edelim ki, İslam tarihinde, dinin anlaşılması ve yaşanması bağlamında zaman zaman ve hatta çoğunlukla sosyolojik realiteden kopulmuştur. Bu, aslında bugün de böyledir. Günümüzde din adına ortaya atılan görüşler, verilen fetvalar, ihdas edilen kural ve kurumlar, hayatın doğal akışına ve insan tabiatına aykırı trajik özelliklere sahiptir. En başta Hz. Muhammed'e bakış ve onun tarihsel, düşünsel ve sosyopolitik kimliğini gereğince idrak noktasında büyük problemler yaşanmaktadır.
Gerçek şu ki, egemen anlayışın ileri sürdüğünün aksine dinler ve özelde İslam, salt metafizik anlatılar zemininde teşekkül etmiş değildir. Semavî dinler ve İslam terminolojisinde en merkezî konumda bulunan vahiy kavramı, kaynağı ve muhatabı itibariyle daha sosyolojik bir bakışla yeniden yorumlanmak ve yeryüzü temelli anlamlandırılmak zorundadır. Aksi halde yaşamsal gerçeklik ve fıtrat karşıtı dinsel yorum, görüş ve uygulamalardan ve onların yol açtığı büyük sorunlardan kurtulmak mümkün değildir.
Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82
***
HAFTANIN KİTABI
Harcanan demokrasi
24 Haziran'da 2 ayrı oy kullanmak üzere sandığı gitmeye hazırlandığımız bu günlerde, yerel basının güçlü kalemlerinden Feyzullah Aktan yeni kitabı "İki Seçim Arası Demokrasi Karası" ile yakın siyasi tarihimize kapı aralıyor.
Aktan, kitabında 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan süreci mercek altına alırken Türkiye'yi bugünlere getiren gelişmeleri irdeliyor.
Tarihi gelişim içinde hakimiyetin tek kişiden alınıp TBMM eliyle "kayıtsız - şartsız" millete devredilişine de vurgu yapan Aktan, sonraki dönemde demokrasimizin nasıl karartıldığına dikkat çekiyor.
Ceren Kitabevi Tel:(0284) 714 11 45