Eski Türklerde, cennet ve cehennem ve mahşer günü kavramlarının hiç yer almadı. Ölümü göğe yükselme anlamında tanırlardı. Bedeni terk eden ruhun ağızdan çıkarak, kuşa dönüştüğü inanılır, uçtu tabiri de buradan geldiği gibi tanrının yanına yükselmek anlamı içinde kullanılırdı.
İSLAMİYET ÖNCESİ DEFİN İŞLEMİ NE ZAMAN YAPILIRDI
Türklerde islamiyet öncesi defin işlemleri, her zaman yapılmadığı gibi yılın belli bölümlerinde gerçekleştirildiği yapılan araştırmalarda ortaya çıktı. Ölüm ve defin arasında merasime yönelik hazırlıklar yapıyır, ilkbaharda ölenler, sonbaharda, kışın ölenler ise ilkbaharda gömülürdü. Cenazenin bozulmaması için mumyalama işleminin yapıldığı da görülmüştür. Ölüm ile defin arasında cenazenin bozulmaması için yapılırdı. Çünkü ara çok uzundu.
GÖMME İŞLEMİ NASIL YAPILIR
Tarih boyunca değişiklik gösterse de gömme işlemi gerçekleşmeden önce ölü çadır için konulurdu. Türkler, ölen kişinin ruhunu teskin etmek amacıyla ilk olarak kurbanlar keser ve çadırın önüne bırakırlardı.
Ölünün akrabaları ise cadırın önünde yüzlerini keserek, ağlayarak, yas tutarlardı. Ölünün akrabaları çadırın önünde yüzlerini keserek ağlarlardı. Ölen kişinin eşinin ve çocuklarının saçları örülür, ardından kesilir ve mezarın içerisine bırakılırdı.
ÖLÜ GÖMME ÇEŞİTLERİ
Eski Türklerde ölü kimi zaman toprağa gömülür kimi zamanda yakılmış olarak toprağa gömülürdü. Bu adet Göktürklerde uygulandığı genel kanı. Eski Türkler ölüden korktuğu ve kötü ruhlarının rahat bırakmayacağını düşündükleri zaman ölünün eşyaları hatta atını bile yakıldığı görüşmüştür.
AĞAÇLARIN ÜZERİNE ÖLÜ KONURDU
Eski Türklerde ağaçların üzerine ölü koyulur ya da yere çakılan kazıklar yardımıyla ölü sabitlenip, terk edilirdi. Ölü çürüyünce kemikleri toplanırdı. Bunun nedeni tespit edilemedi ama ölüden korktuğu için bunun yapıldığı öngörülüyor.
Ağaca bırakılmış ya da yere sabitlenmiş ölü, kuşlara ve hayvanlara yem olur ve et kemikten ayrılmış olurdu. Böylece ölen kişi yeniden dirilebileceğine inanılırdı.
Arkeolojik kazılara göre ölüler, eşyaları ve hatta atıyla birlikte gömülüyordu. At, eski Türklerin yaşamında özel bir yeri olduğu kuşkusuz.
Mezardan (kurgan) çıkarılan at kadavlaralarından atların kuyruklarının kesildiği görülüyor. Atların kuyruklarının örülü olması, ölen kişinin savaşçı ve yiğit bir insan olduğu anlamına geliyordu.
Arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen bilgiler, kurganların bazılarında atların yüzüne maskeler takıldığı yönünde.
YUĞ TÖRENİ
Türkler için önemli olan bir diğer gelenek, Yuğ olarak adlandırılan törenlerdi. Bu törenlerde kurban kesilir, yemekler yaşayanlardan ziyade ölüye ikram edilirdi. Eski Türk toplulukları, ölünün ruhundan korkmuş ve ruhunu teskin etmek ve yas tutmak için ölü aşı da dediğimiz bu törenleri düzenliyordu. Ayrıca törenlerde öteki dünyaya alışmış olan diğer ruhlardan yardım istenirdi. İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte bu gelenek devam ettirilerek, tören sırasında Kuran okutulması şeklinde değiştirilmişti.