İslami Eğitim Bakanlığı mı?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nde sadece iki bakanlığın adında, "Milli" ibaresi vardır. Milli Savunma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı…

Dün Milli Savunma Bakanının verdiği demeci yayınladım, bugün de Milli Eğitim Bakanlığı''nın vermediği yanıtı yazacağım.

Yargıtay Onursal üyesi Ali Suat Ertosun bir avukat arkadaşı ile yaptığı mücadelede Milli Eğitim Bakanlığı ile yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Ensar Vakfı arasında imzalanan 16/03/2017 tarihli, ''Değerler Eğitimi Kapsamında Sosyal ve Kültürel Faaliyetler Yapılmasına Dair İşbirliği Protokolü''nün bir örneğini alamamamızın, verilmemesinin gerçek hikâyesini anlatmak istiyorum.

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü 05/02/2019 tarihinden bu yana yazdığımız dilekçelere cevap vermezken, dava açmamızdan sonra verdiği savunmada, şöyle diyor:

- "... Davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü Genel Müdürlüğümüzün işi yokuşa sürüp dava açılmasını engellemek olduğu iddiası gerçeği yansıtmamaktadır.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de Mart 2020 itibarı ile etkisi altına alan Covid -19 pandemi süreci diğer bütün kurum ve kuruluşları olduğu gibi Genel Müdürlüğümüz çalışmalarını da olumsuz etkilemiştir.

Bu dönemde bazı çalışanlarımız hastalığa yakalanırken bazı çalışanlarımızın da yakınları hastalanmış hatta vefat etmiştir. Pandemi döneminde dönüşümlü veya esnek çalışma sürecinin de göz önüne alınarak yapılan yazışmaların zaman aldığı cevap vermede aksamaların olabileceği de malumlarınızdır."

Lütfen dikkat edin. Milli Eğitim Bakanlığı''nın işlevsel açıdan en önemli genel müdürlüklerinden biri, 2019 yılı Şubat ayından beri dilekçelere cevap vermiyor!

İster inanın, ister inanmayın!

Nedenini de Mart-2020''de Ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 pandemi sürecine bağlıyor!

Sorumluluğunu bilen bir kamu idaresi bunu yapar mı demeyin?

İstenilen bir protokol örneğini vermek veya nedenlerini belirterek vermemek bu kadar mı zor?

Evet zor!

Amaç, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan tarafsızlık, hesap verebilirlik ve açıklık ilkelerine uymak olmayınca; hele hele protokolün taraflarından biri siyasi iktidara yakın Ensar Vakfı olunca gerçekten zor!

Güdülen amaç, zamana oynamak, işi yokuşa sürmek, kişileri bıktırıp usandırmak ve takip etmekten vazgeçirmek.

İşin özü, eğitimi, dolayısıyla geleceğimiz olan çocuklarımızı yakından ilgilendiren bir protokolü, yasal ve haklı hiçbir nedeni yok iken, vermemek için direnç göstermek.

Çünkü daha önceden dini vakıf ve derneklerin Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları protokollerin iptali için bazılarını avukat arkadaşımızın açtığı davalarda; ''yürütmeyi durdurma'' kararları verildiğini bildiklerinden, yeni davalar açılmasını istemiyorlar.

Mazerete bakar mısınız?

10-15 satırlık, bilemediniz bir sayfalık yazı için Covid-19 pandemi süreci bahane ediliyor?

''Biz, Ensar Vakfı ile imzalanan protokolü vermek istemiyoruz!'' diyemiyorlar.

Şimdi tekrar düşünelim...

Milli Eğitim Bakanlığı kimlerin elinde?

Ensar Vakfı ile yapılan protokol, devlet sırrı gibi saklanıyor. Saklanan sadece bu protokol mü?

Elbette değil. Bunun gibi Milli Eğitim Bakanlığı''nın ilgili genel müdürlükleri ve verilen yetki çerçevesinde il milli eğitim müdürlüklerinin bu tür vakıflarla imzaladıkları yüzlerce protokol var.

Bu konuda muhalefet partilerine mensup milletvekillerince verilen soru önergelerini de maalesef yanıtsız bırakıyorlar.

Milli Eğitimimizin hâli işte bu.

Eğitim dini vakıf ve cemaatlere devredilmiş durumda. Geleceğimiz ipotek altında."

***

Değerli okurlarım,

Milli Eğitim Bakanlığı İslami Eğitim Bakanlığı mı oldu?

"Milli Eğitim" yerine cemaat ve tarikatlar aracılığı ile "İslami eğitim" mi ağırlık kazanacak?

Yazarın Diğer Yazıları