İslâmcı’ya can sıkıcı sorular

Öncelikle şunu belirtelim, kimi cahillerin karıştırdığı gibi ‘İslâmcı’yı ‘Müslüman’ın eş anlamlısı olarak değil, İslâm’ın doğuşundan yüzlerce yıl sonra icat edilmiş ‘beşerî-siyasî bir kavram’ olarak kullanıyorum...
Son on iki yılda daha steril, daha ahlâklı, daha ihlâslı, daha kültürlü, hatta daha imanlı bir toplum mu meydana gelmiştir? Yoksa bütün bu ‘değerler’ değer olmaktan mı uzaklaşmıştır? Bu bilanço kime fatura edilmelidir?

* * *

Toplumu oluşturan farklı kitlelerin birbirine tahammül eşikleri gittikçe düşmekte, gerilim yüklü toplumsal adacıklar oluşmaktadır... Bir arada barış içinde yaşama duygusu son yıllarda böylesine gerilerken, kendi taraftarlarını bloke etme esasına dayanan kutuplaştırmanın buradaki payı nedir? Sorumluları kimlerdir?

* * *

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, her yıl kişi başına içki tüketimi sonuçlarını açıklamaktadır... Buna göre AKP iktidarında her yıl, bir öncekinin üzerine çıkılmaktadır... Bundan çok daha tehlikelisi, uyuşturucu ve madde bağımlılığı yaşı tarihinin en düşük noktasına ulaşmış, ilkokullara yayılmıştır... ‘Kupon arsa’ bulma konusundaki titizlik, toplum sağlığını kemiren bu canavar karşısında neden bu kadar hassas değildir?

* * *

Son Cuma hutbesinde konu ‘boşanmalar’daki artıştı... Bu artış, mutsuzluk, huzursuzluk ve sıkıntındaki patlamayı gösterir... Söz konusu istatistik de tıpkı alkol ve uyuşturucu gibi yükseliş hâlinde... ‘Mânâ’nın ‘madde’ karşısındaki ezikliği toplumsal hayatın her alanını etkilemektedir... Bir İslâmcı için hangisi çok daha önemliydi; aile yapısındaki erozyon mu, yoksa siyaseti finanse etmeye yarayan duble yol gibi, köprü gibi, havaalanı gibi ‘işgalciler’in bile yapabileceği teknik hamleler mi?

* * *

Dindarlığın baskı altında tutulduğu dönemleri biliyoruz... Ama Allah aşkına soralım ‘dindarlık’ kavramının bu kadar itibar kaybettiği dönem olmuş mudur? ‘Dindar’la ‘yolsuz’kavramları arasındaki makasın bu kadar daraldığı bir başka dönemi hatırlayan var mı? Son yıllarda yaşanan tahribatın birinci derecedeki sorumluları, ellerindeki yetkiyi ‘dindarlık’ kavramını onlarca yılda düzeltilemeyecek tahribat doğrultusunda kullananlar değil midir?

* * *

İslâm, ‘tevazu’, ‘haddi aşmama’, ‘orta yol’ ve ‘israftan uzaklık’ öğütlerken, sözde onu temsilen siyaset yapanların içine düştükleri, kibir, şatafat, lüks, israfın hangi temelleri sarstığını kim tartışacak?

* * *

Zina ve Avrupa Birliği konusunda, tavrını kendi değerlerinden yana değil de, AB’nin dayatması yönünde belirleyen ve bu konudaki özgürlüğün bir anlamda teminatı olan anlayışın vebalini kaç Marmaray, kaç Kanal İstanbul örtebilir?

* * *

Cinsel sapkınlığın böylesine kurumsallaştığı görülmüş değildir... Artık partileri, dernekleri var... Büyük şehir merkezleri travesti kartlarından geçilmiyor... Bu durum, hem arzın, hem de talebin hem de bu birlikteliğe zemin olan siyasî ve sosyal iklimin varlığını gösterir... Bu ‘inkişaf’ı ‘İslâmcı medeniyet’ tasavvurunun neresine sıkıştırmamız gerekiyor?

* * *

Allah’ın ayetleriyle dalga geçen birisi iktidara mensup olunca dilini yutan kitle ve onların aydınları, var olan çözülme ve kirlenmenin sebebi midir, sonucu mu? Ya da yolsuzluk operasyonunu değerlendirirken “Bu insanların günah işleme özgürlüğüne darbedir” diyen aşağılık savunma ve ondan esirgenen tepki neyin birikimidir? Bu fotoğraf neyin iflasıdır?

Yazarın Diğer Yazıları