İslâmcılığın A tipi sefaleti

Başbakan Erdoğan’ın ABD’de A tipi protokolle ağırlandığı haberlerini okudukça, bundan gurur mu duymalıyım, yoksa ‘anti-Amerikancı’ yırtınmalarla dolu mâziyi gözümde canlandırıp, ‘eksen kayması’, pardon mide, beyin ve kalp arasındaki ‘kayış kopması’ teşhisiyle kendimden şüpheye mi düşmeliyim diye teredütte kalmıştım...
Çok şükür aştım!.. Medya sayesinde bunun aslında bir ‘zafer’ olduğunu öğrenmek beni şeytanın vesvesesinden çekip aldı!.. Cami avlularından, öfkeyle sıkılı yumruklarıyla tanıdığımız ‘mücahitler’imizin kiminin sükûtla, kiminin de destek ve gururla karşıladığı bu görüntüler ayıkmamı kolaylaştırdı!.. Hele birisinin ‘Erdoğan Washington’da A tipi ağırlanırken, Kılıçdaroğlu’na Swoboda’nın randevu bile vermediği’ni kafamıza paslı çivi gibi çakması -mukayese açısından- çok uyarıcı oldu!..
İçim kıpır kıpır... Bu kompleks filan değil, coşku coşku... Nasıl anlatsam, hani havaalanına inen yabancı transferi omuzlarında taşıyan kalabalıklardaki ‘sportif iman’ gibi... Futbolcu uçaktan inmese, koca uçağı omuzlayıp, E-5 üzerinden tesislere kadar taşıyabilecek bir iman!.. Ya da beklediği 17’lik şarkıcı kendisine bakmayınca feryadı arşı titreten ses!..
Eski tip İslâmcılık meğer ‘çocukluk hastalığı’ymış!.. Irak’ta necis postalların altında harabeye dönen evlâd-ı rasul’ün hatıraları artık antik değer bile taşımıyor, hava üssünde ‘nadiren uygulanan’ askerî tören karşısında... Bir de özenle altı çiziliyor,“Oval Ofis’te baş başa görüştüler” diye... Tabii New York otobüs terminalindeki çay ocağında ayak üstü görüşmemiş olmalarını Erdoğan’ın büyüklüğüne delalet saymalıyız!..
Obama’ya üzerinde Arapça ‘Barak Hüseyin Obama’ yazılı hat hediye edilmesi oldukça anlamlıydı... Eh hediyeleşmek sünnettir, artık Obama emeklilik günlerinde o hatta bakar bakar, Bağdat, Felluce, Samara günlerini hatırlar, askerlik günlerini yâd eder!.. Keşke parfüme terfi ettikleri için artık kullanmadıkları hacıyağı ve Çarşamba yöresinden cübbe, ‘eski gömlek’ filan da götürselerdi diye iç geçirmeden edemiyor insan!..
Biz kadirşinas milletiz.. Kredi kartına 12 taksitle kalınabilen öğrenci yurdundan bozma bir otelde değil de, ‘en özel yabancı konuklara tahsis edilen’ Blair House’da misafir edilmiş olmamızın Viyana bozgunundan beri süregelen çekilmemizin bittiği anlamına geldiğini, bunu ABD’nin bile kabul ettiğini biliriz!.. Obama’nın sadece önem verdiği liderlerle basın toplantısı yaptığı ‘Rose Garden’ın bize açılmasını ‘zafer’imizin tescillenmesi demek olduğunu bir çırpıda anlarız!.. Gerçi 1999’da Ecevitler de Blair House’da ağırlanmıştı ama onlar topu topu iki kişiydi... Şimdiki hanım, çocuklar, torun-tombalak derken neredeyse bir bölük insan ediyor!..
Bülent Arınç’ın şirinlik olsun diye, tıpkı Erkan bebeğin Clinton’a yaptığı gibi Obama’nın burnunu sıkmaya çalıştığı, Obama izin vermeyince de ağlama krizine tutulduğu ve zorlukla teskin edildiği haberlerine ise asla inanmayız!..
Bir de ‘ABD’nin saygın düşünce kuruluşu’ geyiği var, önce bunu düzeltelim: ABD’de ‘saygın olmayan’ düşünce kuruluşu olmaz!.. Zaten olsa bizimkiler orada konuşmaz!.. Nitekim Başbakanımız da ‘duble saygın’ Brookings’te konuşarak ‘seçici’ devlet geleneğimizi sürdürdü... Erdoğan’ın daha sonraki “21. Yüzyılda Küresel Düzen ve Adalet” başlıklı sürükleyici konuşması, başta Irak ve Afganistan olmak üzere adalet arayan yüreklere okyanus ötesinden su serpti!..
Bu ziyaretin ‘İslâmcı’ medya tarafından aktarılma biçimi bir kere daha gösterdi ki, neo-islâmcılık çok güzel bir meslek!.. Öyle eskisi gibi insana dünyayı zindan eden katı kuralları yok!.. Düşman-dost kavramları mobil, her an değişebiliyor!.. Mürit, ara yönetici veya gazeteciyseniz, işiniz ‘sessiz kalmak’, ‘onaylamak’, ‘pazarlamak’ veya ‘hikmet çıkarmak’ seçenekleri arasında raks etmek...
Özetle A tipi ‘sefalet’e A tipi ‘kefalet’ koyacaksınız o kadar!...

Yazarın Diğer Yazıları