Daha önceki analizlerimizde de belirttiğimiz gibi AKP içinde ümmetçilerin liderliğine soyunan Ahmet Davutoğlu, İslamcı camia içinde Erdoğan’dan daha fazla rağbet görüyor. Erdoğan’ın, AKP içinde sorgulanmasının asıl sebebini de bu oluşturuyor.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün referansı ile Başbakanlığı döneminde Erdoğan’a danışmanlık yapan Davutoğlu, Erdoğan’ın İslam Dünyası ve Orta Doğu ile ilgili bütün politikalarını belirleyen tek isim oldu. Davutoğlu AKP içerinde hızla yükselirken, milletvekili olmamasına rağmen 2009 yılında dışarıdan Bakanlar kuruluna girerek Dışişleri Bakanı oldu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÜZERİNDEN ERDOĞAN VE AİLESİNE GÖNDERME
Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı Yusuf Kaplan’ın başlattığı tartışma İslamcı camiada neredeyse infial etkisi yaptı. İstanbul Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ı etiketleyerek paylaşımda bulunan Yusuf Kaplan, sözleşmede toplumun aile yapısını bozacak maddelerin olduğunu vurgulayarak tepki gösterdi.
Özellikle “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve ‘Sürekli nafaka’ gibi maddeler İslamcıların aşırı tepkilerine neden olurken Yeni Akit gazetesinin de Kaplan’a destek verdiği bu tartışmada, sözü edilen maddelerin İslam dinine aykırı olduğu yönündeki haberleri gözden kaçmadı. Yeni Akit’in köşe yazarı Abdurrahman Dilipak’ın uzun süredir İslami kurallar üzerinden AKP’li yöneticileri eleştirmesi ise aile içi öz eleştiri olarak kabul edilse de durum aslında hiçte öyle değil. Kulislerde AKP’nin giderek savunduğu değerlerin tam tersini yapmaya başladığı tartışmaları yayılıyor.
İstanbul Sözleşmesi ve KADEM'e eleştirilerde bulunan diğer bir isim ise Türkiye gazetesi yazarı tarihçi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil. Şimşirgil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a seslenerek ‘Bu KADEM’den çıkın’ önerisinde bulunarak, AKP’li yöneticilere de "Hakkı ne zaman dile getireceksiniz?" diyerek eleştirinin dozunu artırdı.
AKP içindeki İslamcılar arasında köşe yazıları ve sosyal medya paylaşımları ile devam eden bu tartışmalar sıcaklığını korurken diğer bir cephede ise farklı bir tartışma yaşanıyor. Bu tartışmalarda yine Erdoğan direkt olarak hedef alınmasa da AKP’li yöneticiler ve hükümetin yanlış uygulamaları üzerinden Erdoğan’a çok ağır ithamlarda bulunuluyor.
Ahmet Davutoğlu’nun, Yavuz Oğhan’ın bidebunudinle isimli Youtube kanalında Yavuz Oğhan, İsmail Saymaz ve Akif Beki’nin sorularını yanıtlaması başta Erdoğan olmak üzere AKP hükümetinin tepkisine neden oldu. Anında Ruslara ait RS FM’de program yapan bu üç gazetecinin işine son verildi. AKP’ye muhalif İslamcıları kızdıran bu olaya sadece İslamcılar değil, toplumun her kesiminden tepkiler yükseldi.
Bir zamanlar canlı yayınlarda Erdoğan’a ‘ben ne hayal ettiysem, bakıyorum siz yapmışsınız’ diyen aşırı İslamcı Hakan Albayrak, sosyal medya hesabından ‘’Program RS FM'de değil, Yavuz Oğhan'ın özel youtube kanalında yayımlandı; ama konu(k) Ahmet Davutoğlu olduğu için ve Ahmet Davutoğlu fena halde 'cıs' olduğu için Yavuz Oğhan ve arkadaşları RS FM'den kovuldu. Kovana, kovdurana, buna yol açan atmosferi oluşturana yazıklar olsun!’’ diyerek tepkisini dile getirdi.
İslamcılar arasında başlayan ideolojik kırılmalar aslında ne dava dedikleri içi boş ütopya ne de kendi deyimleri ile İslam dinine hizmet. Kavganın tek nedeni iktidar nimetleri ve paylaşılamayan makamlar.
İKTİDAR OLAN HER İDEOLOJİK HAREKET BU SÜRECİ YAŞADI
Sadece İslamcılar değil, bütün ideolojik hareketler büyüyüp iktidar olunca AKP’de yaşanan süreçleri yaşadı. Hatta semavi dinlerde bile yaşanan bu görüş ayrılıkların asıl sebebi yönetme arzusu ve sermayeye hükmetmektir.
Yüz yıllar önce Hristiyan dünyasının Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık gibi üç mezhebe bölünmesinin sebebinin altında yatan gerçekte budur. Bu gerçek tarih boyunca hiç değişmemiş, daha sonra da devam etmiştir.
SON SEMAVİ DİN OLAN İSLAM’DA AYNI KADERİ YAŞADI
İslam Dünyası da Hıristyan alemi gibi rant ve makam çekişmelerine sahne olan bir kaderi yaşıyor. Holdingleşen tarikat şeyhleri ve sözde İslami cemaat liderleri devasa sermayelere hükmederken devlet içinde devlet olmak için bütün ahlaki değerleri hiçe sayarak rant ve makam sevdasından vazgeçmemiştir.
Bütün bu tarihi gerçeklerden sonra AKP içinde yaşanan bu kırılmaların asıl sebebi, tarihi gerçeklerle de örtüşmesi bakımından çok önemlidir.
Aynı şekilde tahminim, Erdoğan'ı artık sivil bulmadıkları, aksine devletçi bir çizgiyi temsil ediyor olması da bence rahatsızlık sebebidir.
İtilmiş, kakılmışların dünyasında heyecan uyandırmaktan, devletin otoriter sesi olmaya savrulmak; çok hazin bir sonuç olmalı!"