İşkodra, Erenköy ve Engin Alan
Albay Hasan Rıza tarafından yürütülen “İşkodra Müdafaası” bir kahramanlık destanıdır. Kahraman bir asker olan Hasan Rıza, yaptığı savunma ile Sırpları İşkodra’da durdurmuştu. Albay Hasan Rıza’yı yenemeyeceklerini anlayan Sırplar, Osmanlı subayı ve Hasan Rıza’nın yardımcısı Arnavut asıllı Esat Toptani ile Albay Hasan Rıza’nın ortadan kaldırılması üzerinde anlaşırlar.
Esat Toptani, Albay Hasan Rıza’yı yemeğe davet eder. Davete katılan Albay Hasan Rıza yemekten çıkışında şehit edilir. Tarih 30/01/1913’tür. O sırada katillerin kim olduğu belli olmaz, çok sonraları Hasan Rıza’yı katledenlerin Esat Toptani’nin adamları olduğu anlaşılır. Önce Hasan Rıza toprağın kara bağrına, ardından da İşkodra Sırpların eline düşer.
Tarih bilinci, İşkodra ve Erenköy ile Hasan Rıza ve Engin Alan’ı birlikte düşünmeyi zorunlu kılmaktadır. Gerçekte de Kıbrıs Türk mücadele tarihinde önemli bir yeri olan ‘Erenköy Direnişi’nin, İşkodra müdafaasına benzeyen çok yönleri vardır. O bunalımlı yıllarda hem Erenköy hem de İşkodra muhasara altındadır. İşkodra’nın dört bir yanı Sırp kuvvetleri tarafından sarılıdır. Erenköy’ün ise üç tarafı Rum toprağı, bir tarafı denizle çevrili ancak o taraf da Rum kuvveti ile sarılıdır.
Erenköy Direnişi’nin(8 Ağustos 1974) 49. yıldönümünde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Erenköy direnişi için şunları söyler: “Anadolu’nun emperyalistlerin işgalinden kurtularak modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Çanakkale savaşlarının yeri ve önemi ne ise Erenköy Direnişi’nin de KKTC’nin kuruluşunda benzer yeri ve önemi de odur.”
Erenköy Direnişi’nin komutanı -bugünlerde yerli mankurtlar tarafından- iftira ve itham sağanağı altında tutulan Engin Alan’dır.
Biz onun Erenköy Direnişi’ndeki rolünü tarihi yaşamış ve kayıt düşmüş olanlardan aktaralım. 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı içinde Özel Harp Dairesi Başkanı olarak görev yapan Kemal Yamak anılarında, Erenköy bölgesinde Rumların tehlikeli ve endişe verici hareketlerinden sonra bölgeye sükûnetin hâkim olduğunu ifade ederek bunun nedenini şöyle açıklar:
“Erenköy’de Engin Alan isminde çok takdir ettiğimiz bir üsteğmenimiz vardı. Bu üsteğmen çok başarılı hizmetleriyle dikkati çekecekti. Üsteğmen Engin Alan, Kıbrıs’ta TMT kadrosunda görev yapmış ve harekâttan hemen önce de Erenköy’de komutan olmuştu.
Kıbrıs’ta mücahitler ile Rum Milli Muhafızları nerede ses mesafesinde karşı karşıya gelseler, karşılıklı atışıp küfürleşirler. Bu sataşmanın çok olduğu yerlerden birisi de Erenköy’dür. Erenköy’de üsteğmen Alan, birliğini güçlendirmek, savunmasını takviye etmek ve daha güçlü görünmek çabasındadır. Bu arayışlar içerisinde aklına, psikolojik harekât uygulaması gelir. Bir gece, kıyı ile cephe arasında gece süresince devam eden gidiş gelişler, kıyıda hissedilen olağanüstü faaliyetler, yeni tertip ve tedbirler alıp uygular. Birliğine şu emri verir: ‘Yarın sabah şafaktan itibaren, Rumlar ne söylerlerse söylesinler, hiç kimse, hiçbir cevap vermeyecek, küfretmeyecek ve cephe bölgesinde tam bir sessizlik devam edecektir.’ Bu emrin maksadını da birliğine açıklar ve emir aynen uygulanır. Ertesi sabah Rumlar alışkın oldukları gibi sataşırlar, küfrederler. Mücahitler hiç aldırış etmezler.
Rumların vardıkları sonuç şudur: ‘Gece, Erenköy’den mücahitler çekildi, bölgeye Türk askeri geldi. Rumca bilmiyorlar ve bizim bağırdıklarımızı anlamıyorlar. Disiplinlerinden, çoğalan bayraklardan, kıyafetlerinden ve tıraşlarından belli oluyor.’ Durum Orgeneral Ersöz’e aktarılır. O da emir verir: Bu görüntüyü takviye edecek yeni tertipler ve tedbirler alalım. Kendilerini destekleyelim.”
Erenköy, ilave tedbir ve takviyelerle ikinci harekâtı da böyle atlatacak, ayrı ve uzak bir yerde olmasına rağmen, bu vatan toprağı varlığını koruyabilecekti. Engin Alan da vatan hizmet tertibinden karşılığını Sincan’da fazlasıyla alacaktır!