Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, CHP ve DEM Parti grup başkanvekilleriyle görüştü. Sendikaların gündemi vergide adalet ve düşük ücretler oldu.
Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör, milyonca işçinin kaderini belirleyecek bir yazı kaleme aldı. Bölgesel asgari ücret başlığını koyduğu yazısında Güngör, iş dünyasının bölgesel asgari ücret uygulaması istediğini köşesine taşıdı.
İş dünyası ise daralan ekonomi, yükselen maliyetler, rekabet koşullarındaki zorluklar nedeniyle bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesini dillendirmeye başladı. Tüm çalışanlar için aynı oranda uygulanan ulusal asgari ücret yerine bölgesel ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak farklı ücretlerin belirlenecek.
TÜRKİYE İÇİN YABANCI KAVRAM DEĞİL
İş dünyası, Türkiye’nin daralan ekonomisi, yükselen maliyetler ve artan rekabet koşulları nedeniyle bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesini talep ediyor. Bu sistem, her ilde farklı bir asgari ücret belirlenmesini öngörüyor ve bölgesel ekonomik koşullar dikkate alınarak maaşlar farklı seviyelerde uygulanacak. Ancak, bu öneriye ilişkin hem işçi sendikaları hem de uzmanlar farklı görüşler sunuyor.
Bölgesel asgari ücret uygulaması, Türkiye için yabancı bir kavram değil. 1951 ile 1974 yılları arasında, yerel düzeyde oluşturulan komisyonlar aracılığıyla farklı bölgeler için ayrı asgari ücretler belirlenmişti. Ancak, aynı işi yapan ve benzer koşullarda çalışan işçilerin farklı ücretler alması, zamanla büyük şikayetlere yol açtı.
1967 YILINDA GEÇİLDİ
Bu sorunlar nedeniyle 1967’de merkezi bir komisyon kurularak bölgesel ücret sistemine geçildi. Fakat, 1974 yılında Anayasa Mahkemesi, bölgesel asgari ücretin eşitlik ilkesine aykırı olduğuna karar vererek uygulamayı kaldırdı ve ulusal tek asgari ücrete geçildi.
Günümüzde, iş dünyası geçmişte iptal edilen bu sistemi yeniden uygulamayı öneriyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, yaşam maliyetlerinin daha düşük olduğu gerekçesiyle, bu bölgelere özel daha düşük asgari ücret seviyelerinin belirlenmesi gerektiği savunuluyor.
İş dünyası, bu uygulamanın işletmelerin rekabet gücünü artıracağını, üretim kapasitesini güçlendireceğini ve dezavantajlı bölgelerdeki yatırımları teşvik edeceğini belirtiyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki yaşam maliyetleri ile Hakkâri, Sinop gibi illerdeki maliyetler arasındaki farkların, maaşlarda da yansıması gerektiği ifade ediliyor.
EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI
Ancak bu öneri, sendikalar ve uzmanlar tarafından çeşitli açılardan eleştiriliyor. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş sendikalarının temsilcileri, bölgesel asgari ücretin sosyal devlet ilkesine ve eşitlik anlayışına aykırı olduğunu belirtiyor.
Birçok uzman, bu uygulamanın gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştirebileceğine dikkat çekiyor. Özellikle aynı şehir içinde bile yaşam maliyetlerinin farklılık gösterdiği durumlarda, hangi esasa göre bir ücret belirlemenin adil olacağı konusunda sorular gündeme geliyor.
Bölgesel asgari ücret uygulamasının başka bir eleştirilen yönü, kırsal alanlardan büyük şehirlere göçü nasıl etkileyeceğidir. Düşük ücretli illerde yaşam standartları yetersiz olursa, işçilerin daha iyi ücret arayışıyla büyük şehirlere yönelmesi kaçınılmaz olabilir.
ASIL SORUNU AÇIKLADILAR
Bu durum, göçün artmasına ve büyük şehirlerdeki iş gücü piyasasının daha da yoğunlaşmasına neden olabilir. Ayrıca, düşük ücretle çalışacak iş gücünün verimliliği üzerindeki olumsuz etkiler de gündeme geliyor.
Bölgesel asgari ücretin uygulanabilirliği konusunda ortaya çıkan tüm bu sorular, Türkiye’nin asgari ücret politikasının yeniden ele alınması gerektiğini gösteriyor. Uzmanlar, asıl sorunun asgari ücretin, ortalama ücret seviyesine çekilmemesi olduğunu vurguluyor.
Asgari ücretin sadece bir geçim standardı değil, aynı zamanda iş gücünün kaliteli ve verimli şekilde çalışmasına olanak sağlayacak bir seviyeye getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu bağlamda, bölgesel asgari ücretin getireceği değişiklikler, Türkiye’nin iş gücü piyasasında önemli bir dönüm noktası olabilir.