Irgatsın sen ırgat kal
Nereden nereye? “Bir profesörle dağdaki çobanın oyu nasıl bir olur?” problemini henüz çözemeden yeni bir problemle karşı karşıya kaldık: “Bir hırsızla bir ırgatın oyu nasıl eşit olur? Irgatlar bir araya gelerek hangi hak ve cüretle nasıl iktidarı devirebilirler?”
“Demokrasi asla iyi bir rejim değildir ama ondan iyisi de bulunamamıştır” diyen o Batılı kafa halt etmiştir!.. Bizi hep demokrasi batırdı!.. Hadi kadına seçme ve seçilme hakkını verdik, peki ırgatlara niye verdik seçme ve seçilme hakkını?
“Biz gelmeden önce fareler gibi açtınız” diye buyuran bir devlet büyüğümüz haksız mıydı? Ya “Biz gidersek üç ay sonra maaş alamazsınız” şeklinde konuşarak, kafası basmayan halkı uyaran ağlakların efendisi?
Demokrasi halka bırakılmayacak kadar mühimdir!.. Esas olan ‘seçkinler rejimi’dir!.. İşi halka bırakırsanız şimdiki gibi kaos çıkar!.. Irgata eşit oy hakkı verdiniz mi, şimdi o ‘türkücülükten zıplama’ mebusun da dediği gibi sağda solda koalisyon kuran bakkala, manava, nalbura eşit oy hakkı verdiniz mi işte böyle olur!..
* * *
Allah adamı böyle çarpar!.. Tek parti rejiminde eleştirdiğiniz ne varsa yaparsınız? Onların nasıl seçkinci, jakoben ve zorba olduklarını, parti müfettişlerinin nasıl zulüm yaptıklarını anlatır, sonra güç size geçtiğinde saltanat kayığında gezersiniz!.. Kayık su almaya başladığında ise ırgatları ‘düşman’görürsünüz!..
“Millî irade, millî irade” diye diye yürürsünüz, önderinize ‘milletin adamı’ sıfatını lâyık görürsünüz, ilk tökezlemede “Biz bunu hak etmedik, her millet lâyık olduğu gibi idare olunur, nankörler” şeklinde mesaj atmak için Twitter’da sıraya girersiniz!..
Allah adamın burnunu böyle sürter... Milletvekili lojmanlarını boşaltırsınız “Halkla beraber olmalıyız” edebiyatıyla... Kameralar önünde fakir sofralarını şenlendirir, iftarlar yaparsınız... Ya sonra, gücünüz arttıkça, yalakalarınız size ‘ilâhî varlık’ muamelesi yaparken itiraz etmedikçe, köşkleri, kaşaneleri, sarayları kendinize lâyık görürsünüz... Eleştirilere cevap olarak “İtibardan tasarruf olmaz” dersiniz... Lükse batmış hocanız zorda kalınca “Mercedes yetmez, bir de uçak vereyim” moduna geçersiniz inatla... Artık kıyas için Müslümanların tarihteki önderlerinden değil, dünyadan ipe sapa gelmez örnekler vermeye kalkışırsınız...
Allah kibrinizi böyle suratınıza vurur... Seçimlerden önce, makamınızın ağırlığını hiç sayıp “Bunlar kim ya, cibilliyetsizler, haysiyetsizler” diye saldıra saldıra gezersiniz, aradan üç gün geçmeden, herkesi sorumluluğa çağıran olgun devlet adamı rolünü ‘en son gömleğiniz’ olarak giymek zorunda kalırsınız...
* * *
Irgatların demokrasiye müdahalesinden rahatsız olan ‘uçkura göre fetvacı’ hoca şimdi dua ediyor “İnşallah halk bu sonuçtan yeterli dersi çıkarır da bir daha seçim olursa oyunu daha akıllıca kullanır” diye... Halkın aklını oy verdiği partiye göre ölçen bu kafanın duası tutar mı bilmiyoruz elbette...Ama demokrasiye yeni bir balans ayarı yapmamız gerekiyor: Oyu karneye bağlamamız lâzım!..
Tamam, sandık sandık da bir yere kadar!.. Herkesin oyunun eşit olduğu sistem kaos doğuruyor!.. Muktedirler tarafından onaylanmış kişilere karne verilmeli ve sadece onlar oy kullanmalı!..
Senelerce ‘profesör-çoban’ tartışmasına konu olan demokrasimiz bunu daha fazla kaldıramaz!.. Bir ırgatla, bir bakkalla, bir kaportacıyla, bir kasapla, nasıl olur da seçkinlerin oyu bir olur? O seçkinler ki, havuzları doldururlar, çalarken çalışmayı ihmal etmezler, milletin neresine ne koyacaklarını iyi bilirler, carî açık kapatırlar!..
Şimdi bunların hepsinin oyunun bir sayılması ‘temsilde adalete ve yönetimde istikrar’a uygun mudur Allah aşkına? ‘Seçkinler Rejimi’ne geçmeyelim de, bu ırgatlar, ‘cehape’ lilerin camilere at bağlamaları gibi, bizim taze imar geçirdiğimiz arsalarımıza, AVM’lerimize, konaklarımıza ve saraylarımıza at mı bağlasınlar?