İran, ABD'nin öncelikli hedefi

İran, ABD'nin öncelikli hedefi

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, İran'ın öncelikli hedef olduğunun net bir şekilde anlaşıldığını söyledi.

Fatih Erboz / Ankara

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster'ın yerine Birleşmiş Milletler Büyükelçisi John Bolton'ı atamasıyla Orta Doğu'daki kanlı planlarının ipuçları da ortaya çıkmaya başladı. Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, İran'ın öncelikli hedef olduğunun net bir şekilde anlaşıldığını söyledi. Buradaki esas sorunun İran'a hangi yöntemle ve ne zaman müdahale edileceği ve bunun Türkiye'yi nasıl etkileyeceği olduğunu belirten Eslen, "ABD bizden birtakım taleplerde bulunabilir" dedi.

Nejat Eslen, Beyaz Saray'a Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak gelen ismin şahin kanattan ve İran'la yapılan antlaşmaya karşı olduğunu kaydetti. ABD'nin Arap Baharı, BOP ile demokrasi getirme yalanıyla müdahale ettiği bölgenin karıştığını söyleyen Eslen, şöyle dedi: "Bunun sonucuna baktığımızda İsrail'e tehdit olabilecek bir tek İran kaldı. İran da nükleer kapasiteye erişti. Irak ve Suriye savaşlarında İran karşı çıkarak nüfuzunu arttırdı. Tahran- Bağdat- Lübnan Şii ekseni oluştu. İran coğrafi nüfuz alanını geliştirdi. Suriye'nin güneyinde İsrail bu gelişmeleri tehdit olarak görüyor." Bölgede bir hesaplaşma olacağını ifade eden Nejat Eslen, şöyle devam etti: "İran enerji zengini ve Çin ile yakın ilişkileri var. Çin'in, 'Bir Kuşak Bir Yol' projesi Avrasya coğrafyasında jeopolitik nüfuz alanını önceleyen bir proje. İran bu proje içinde önemli bir yere sahip. ABD projenin geçtiği bütün ülkelerde sentetik terör örgütleriyle müdahalede bulunuyor. Pakistan, Myanmar'da bunu yaptı. Projenin geleceği içinde İran önemli. Hem İsrail'in güvenliği ve Çin'in yeni projesi açısından. İran, ABD'nin artık öncelikli bir hedefidir. İran'ı içten karıştırmak isteyebilirler."

Nejat Eslen, Suriye'nin kuzeyindeki PKK-PYD koridorunun birçok yerinde Kürt çoğunluğu bulunmadığını, Fırat'ın batısında Kürt nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 30 civarında olduğunu söyledi. Suriye savaşında PKK/PYD'nin işgal ettiği bölgelerde etnik temizlik yaptığını belirten Eslen, şöyle devam etti: "Savaştan önce Suriye'nin nüfusu 22 milyondu. Toplam Kürt nüfus ise 1 milyon 700 bin. ABD'ye şu soru sorulmalı: Bir milyonluk Kürt nüfus nasıl oluyor da Fırat'ın doğusunun bütünlüğünü yani Suriye'nin yüzde 30'unu kontrol edebiliyor? Bu mantıklı ve adil değil. Bu nedenle ABD orada kendi üslerini bulunduruyor. PKK/PYD'nin demografik zafiyetini yani bu kadar geniş bir coğrafyayı kontrol edemeyeceğini bildiği için caydırıcı güç olarak kendi askeri gücünü bulunduruyor. Deyrezor bölgesinde Kürt nüfus yoktu, nasıl oluyor da bu bölgeyi PKK/PYD kontrol ediyor? PKK/PYD koridorunun içinde ve güneyinde çok büyük bir Sünni Arap nüfus var. Tel Abyad bölgesinde hakim olan Sünni Araplardır." Türkiye'nin oyun kurucu olabilmesi için Sünni Arap aşiretlerle yakınlaşması gerektiğini ifade eden Eslen, bu aşiretlerin terör örgütü için zafiyet olduğunu kaydetti.